Bir annenin acı feryadı Harmanlı Konağının duvarlarında yankılandı. Duvarlara çarptı. Onunla beraber yaşadı bu acıyı.
Ama ne duvarlar ona teselli olabildi ne de yanında olan ailesi.
Sönmez Harmanlı. Kucağında kırk günlük bebeği varken kaybetmişti eşini. Aşkının kaybının ateşi yüreğinde hala bir korken minik bebeği teselli olmuştu o yangına. Onunla beraber kalkmıştı düştüğü yerden. Onunla beraber öğrenmişti yeniden gülebilmeyi.
Şu hayatta evladından başka hiçbir dayanağı yoktu.
Pamuklara sarıp sarmalamıştı bebeğini. Eşinin acısından sonra şimdi yeni bir acıya gebeydi yüreği: Evlat acısı.
Yiğit Karaer, sessizliğini bozmuştu. Herkes ondan Erva için bir hamle yapmasını beklerken o evi en can alıcı yerden vurmuştu.
Ayşim Karaer'i almıştı Harmanlı Ailesinden. Geride bir kıyamet koparacağını tahmin bile etmeden.
Şimdi o kıyamet yaşanıyordu. Sönmez Harmanlı bahçenin ortasında düzlerinin önüne çökmüş ağlarken kollarından tutan annesi ve ablası ona destek olmaya çalışıyordu. Fakat beyhude.
"Kızım Allah aşkına bir dur ne olur."
Hamiyet Hanım ağlayarak zapt etmeye çalıştığı kızına içi yanıyor ama elinden bir şey gelemiyordu.
Kardeşinin koluna sarılan diğer kızına baktığında karşısında soru ve pişmanlıkla boğuşan bir kadın görüyordu.
Kendini suçluyordu Alev. Yeğeninin güvenliğini yeterince sağlayamadığını düşünüyordu.
Ama bilmiyordu hiçbir güvenlik önleminin yüreği kıskançlık ateşi ile yanan Yiğit Karaer'i durduramayacağını.
Öyle ya da böyle bir hamle yapacaktı Yiğit. Hamlesini cehennem ateşi ile harmanlamıştı.
Sönmez Hanım'ın ağlayışlarını uzaktan izledi dört kız. Soğuktan korunmak için birbirine sokulan kumrular gibilerdi. Ürkekçe olanları izliyor, içlerindeki korkuyu hissediyorlardı.
Hissettiler...
Bu ateş saçan fırtınanın onları da yakacağını hissettiler.
Sönmez Hanım öfkeyle arkasına baktı. Kapının önünde üzgün duran dört kıza kilitlendi. Kabardı anne yüreği. Anneliği, teyzeliğini ezdi.
Kollarını tutan iki kadının ellerinden hırsla kurtulup onlara doğru hızla ilerledi.
"Sizin yüzünüzden! Her şey! Sizin yüzünüzden! Bir geldiniz yerle bir ettiniz ailemi!"
Sönmez Hanım'ın ateş saçan gözlerine bakan Erva pişmanlıkla ağladı. Çenesi titrerken gözlerinden akan yaşlar yanaklarını ıslatıyordu. Minel ile birlikte refleksle arkalarına aldıkları kızları Sönmez Hanım'ın yanan yüreğinden korumaya çalıştılar. O ateşleri kendilerine doğrulttular. Ama Sönmez Hanım'ın tek odağı Erva'ydı.
"Olmaz olaydı geldiğin gün! Allah'ın cezası!"
"Sönmez!"
Sönmez, titrek bir nefes vererek arkasına döndü.
Alev Harmanlı gözlerinden ateş saçıyordu. Sorsalar hangi ateş daha fazla, Sönmez'in yürek ateşi mi, Alev'in gözlerinden taşan ateş mi? Şüphesiz karşılaştırılamazdı. Zira iki ana evlatları için yakıyordu o ateşleri.
"Kendine gel! Erva ile böyle konuşamazsın."
Sönmez Hanım, çıldırmış gözlerle baktığı ablasına bir adım attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zincir
General FictionHayat boyunca insan mutlu olacağı, rahatça güleceği bir yaşam diler. Sırtında kimsenin kamburu olmasın, boynunda bir darağacına bağlanmasın, bedeninin hiçbir yerine küflü zincir değmesin ister. Böyle mi ister? Yoksa onlar bunlarla baş başa kaldığı i...