En yakın arkadaşınızı sevmek de neymiş? Saçmalık ama ben onunla arkadaş olmadan önce de seviyordum. Peki beni kabul edecek misiniz aranıza? Yalnız falan değilim, sadece yalnız hissediyorum. Ayrıca hikayemi anlatmayı unuttum size, işte hikayem:
Kadıköy sahilinde yine onu izliyordum. Hayır, paten veya kay kay sürmüyor. Sadece arkadaşlarını izliyor ve sevgilisiyle iki lafın belini kırıyor. Şaka şaka iki dudağın arasında mekik dokuyor. Derin bir nefes aldım ve etrafta gözlerimi gezdirdim. Sıkılmıştım. Onu izlemekten değil, onu bu şekilde izlemekten. Yanında olsaydım mesela, o öyle yine istediğini yapsın; bende onu inceleyim...
Yanık teni, siyaha kaçan kahverengi saçları, kahverengi gözleri, kalın dudakları ve de ince bedeni. Hayır mükemmel değil. Sadece... Kimi kandırıyorum tabisi mükemmel. İnsan sevdiceğini mükemmel görmez mi ama?
Ayağa kalktılar. Mesafemi korumaya çalışarak takibimi sürdürdüm. Yine aynı mekana girdiler. Buradaki servisi sevmiyorum, ve havası da çok bunaltıyor. Siyah bir dekoru var ve her seferinde kendimi daha çok yalnız hissediyorum. Kendi masalarına geçince bende kenardaki iki kişilik küçük masaya oturdum. Anında yanımda biten Sarp'a baktım ve başımı aşağıya eydim. Yine sırıtıyordu yarabbim.
Sarp, 20 yaşında, üniversite öğrencisi. 1.80 boylarında, kumral, yeşil gözlü bir sapık. Her kızın ona aşık olduğunu sanan bir aptal. Beden eğitimi öğretmenliği okumasına rağmen 1. sınıfta 2 kez kalmış bir geri zekalı. Ve evet kendisi bir boz ayı.
-Ne isterdiniz matmazel?
-Ni istirdiniz mitmizil. Çay!
Sarp gittikten sonra, onu izlemeyi sürdürdüm. Koluma biri dokununca başımı çevirip bana bakan Can'a güldüm ve ayağı kalkıp sarıldım. Can benim kuzenim, aynı okula gitsek de yüzünü gören cennetlik. Burada olmasına da hiç şaşırmadım. Çünkü benimkinin arkadaşlarından.
Can ortalama Türk erkeği boylarında, esmer, kahverengi gözleri olan amca oğlu. Kendisinde yüksek ego, fazlaca tembellik mevcut. Aynı zamanda o benim kedim.
Bana yine mi der gibi bakış atınca. Kafamı salladım. Derin bir Oksijen çekti akciğerlerine, ve anında veri verdi Karbondioksit'i. Kolumdan tuttuğu gibi kankilerinin yanına götürdü.
-Selamlar. dedi ve masaya oturdu bana da bir sandalye çekti. Gözleriyle oturmamı işaret etti. Titreyen bacaklarım ve sıkışan kalbimle sandalyeye oturdum.
-Selam. dedim ve derin bir nefes aldım. Herkes selam vermiş ve Can çoktan beni tanıtmıştı. Üzerimdeki bakışlardan rahatsız olduğumu belli ederek kıpırdandım zaten beni de pek umursayan yoktu. Hepsiyle aynı okulda okuyorduk. Aslında sessiz bir kız değildim onlarda çok popüler falan değil. Ama dikkat çekmeyi bilen kazanır.
-Adının anlamı ne İlkim? diye saçma sapan bir soru sordu baş düşmanım Merve. Bartu gülünce Merve onu yavaşça (!) dürttü.
-Sence? diye cevapladım istemsizce soğuk çıkan sesimle.. Gözlerini devirdi bana cevap vermek yerine. Gözlerim Bartu'ya kayınca bana baktığını fark ettim. Gülümsedi ve ''Sen niye bizimle takıl mı yorsun ki?'' diye soru sorunca cevaplamak için dudaklarımı araladığımda, Can konuşmaya başladı:
-İlkim okula çok uğramıyor, uğradığında da çok kalmıyor zaten. Neden böyle bir şey söylediği konusunda en ufak bir fikrim bile yok ama işi yaradı galiba.
-Ya demek bad girl falansın? diye konuşan boş boğaz Ege idi. Ege kendi halinde bir çocuktu aslında. Yakışıklıydı. Ama umurumda değil. Kumral, kahverengi gözlü, baya baya uzun bir arkadaşımız.
-Hayır. diye kısaca cevapladım. Sohbet koyulaşmıştı bu sırada Merveyi inceledim. Merve çok güzel kızdı. Sarışın, gri gözleri ve de kocaman gamzesi vardı. Bartu'nun onu seçmesini anlıyordum.
Gözüm Ardaya kayınca onun bizim okuldaki en komik kişi olduğunu fark ettim. Bazıları şaka yapacağım diye birilerine zarar verdiği olabiliyor. Ama Arda'nın tipi bile komik. Aslında yakışıklı çocuk. Sadece mimikleri çok tatlı. Sarıya kaçan kahverengi saçları, kahverengi gözleri vardı. Ve benim hayatımda gördüğüm en tatlı kıvırcık.
Saate baktığımda saat yediye geliyordu. Proje ödevlerim olmasa daha otururdum. Hem annem de bir şey demezdi Can burada olduğu için. Ama dediğim gibi, ödevler. Yavaşça ayağa kalktım ve çantamı sırtıma aldım.
-Benim gitmem lazım. Sizlerle tanıştığıma memnun oldum. İyi akşamlar. Arkamı dönmüş gidiyordum ki:
-Numaranı vermeden nereye? Arkamı döndüğümde Bartu ayaktaydı ve telefonunu bana doğru uzatmıştı. Ellerimin titremesini belli etmemeye çalışarak uzandım. Telefona numaramı yazdıktan sonra yüzümdeki tebessümle ona uzattım. Merve'ye baktığımda hiçbir şeyi umursamadığı ortadaydı.
Mekandan çıkınca Can'ın ilk defa bir işe yaradığını fark ettim. Daha sonra ona kocaman sarılacağım...
İşte benim hikayem böyle başladı. Ben kim miyim? Ben İlkim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçeği Söyle Bana
Teen FictionHerkesin doğru olduğu bir zamanda tek biz mi yanlıştık? TÜM HAKLARI SAKLIDIR!