Günlerden pazar. Bizim mekandayız. Can, Arda, Ege, Ege'nin sevgilisi Feyza, Mete. Bartuyu bekliyoruz. Zaten Mete'nin burada başka işi ne. Görüş alanıma Bartu ve deniz girdi. El ele! Titremeye başladım. Titriyordum. Kendime engel olmaya çalışarak oturduğum sandalyenin kollarını sıkıyordum. Nasıl? Nasıl bu kadar çabuk?
Hızla ayağa kalktım. Tuvalete yöneldim, arkamdakilerin ne düşündüğünü umursamayarak. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Ağlamak istiyordum. Ağlayamıyordum! Zaten kırık olan kalbim, mümkünmüş gibi paramparça oldu. Mete kapıya vuruyordu. Kapıyı açtım.
-İyi misin?
-Sence?
- Bak içeriden öyle kalkınca anlarlar! Şimdi sakin ol tamam mı? İçeri gidiceğiz ve midenin bulandığını söyleyeceğiz. Tamam mı?
-Tamam.
Elimi tuttu tam yürümeye başlayacaktı ki durdurdum ve sarıldım ona. Her ne kadar bu oyunda olsa, payını alacak da olsa; Ona borçluyum.
-Hadi gel.
Masaya geldiğimizde herkes ne oldu der gibi baktı. Mete midemin bulandığını söyledi. Bartu ile Deniz'ide tebrik ettik. Sanki yeni evlilermiş gibi. Ben de diyorum neden bir haftadır uzak davranıyor. İki hafta oldu zaten bir gelişme olmadı. Mete de sıkıldı, bende.
-Ne yapıyordun Deniz görüşmeyeli?
-Bu aralar Bartuyu son sınavlara çalıştırıyorum.
Hayalimi de gerçekleştirmiş. Tebrikler! Bartu'nun bana baktığını fark ettim. Ne bakıyorsun gibisinden bakış attım. Omuz silkti. Omuzunu silkerken bile çok tatlı. Of... Muhabbet koyulaşmıştı.
-Sahile gidelim mi? dedi Bartu.
-Biz Feyza ile sinemaya gidiceğiz. diye atıldı Ege. Can, Arda ve Mete de halı saha maçına gideceğiz diye itiraz etti. Sadece ben kalınca Meteleri izlemeye giderim dedim.
-Ne gerek var sende bizimle gel İlkim? Deniz'e bakınca bozulduğunu fark ettim. İnat değil mi?
-Tamam.
*****
Bir bankta oturuyorduk. Yarım saattir vıcık vıcık konuşmalarını dinliyorum. Dışlandım resmen. Karşıdan pamuk şekerci geçerken, Bartu durdurdu ve iki tane pamuk şeker aldı. Birini ona, birini bana verdi. Sonunda beni hatırladı.
-Aşkım bak uçak uçuyor!
-Uçak yürüyecek değil ya. dedim Artık gıcık olan Deniz'e. Tamam suçlamayacağım dedim ama bir yere kadar. Bartu güldü bana. Bana. BANA!
-Sakin kızlar!
-Ya canım benim artık eve gitmem gerek. Annem falan merak eder.
-Tamam. bırakalım mı seni yoksa gider misin?
-Giderim ben sen şey etme.
-Tamam şey etmem. dedi Bartu. Yanağından öptükten sonra defolup gitti.
-Kayalıklara oturalım mı? Olumlu anlamda kafamı salladım. Kayalıklara oturduk ve denizi izlemeye başladık. Dalgaların sesini dinledik. Severdi rüzgarın, denizin, yağmurun sesini.
-O tanıdığım kızlar gibi değil. dedim onu taklit etmeye çalışarak. Tebessüm etti.
-Beni de unuttun...
Döndü ve baktı bana. Suratımı inceledi ve onlarca hayal kurmama sebep olacak o cümleyi söyledi:
-O deniz evet ama, sen okyanussun!
Şuan her şeyi ona anlatmak istedim. Susmak artık çok koyuyordu. Ona, onu görünce karnıma giren ağrıdan bahsetmek istedim. Ona, onu her düşündüğüm zaman gözlerimin yandığından ve kalbimde hissettiğim kıpırtıdan bahsetmek istedim. Onu ne çok sevdiğimi, hiç sevmekten vazgeçmeyeceğimi söylemek istedim.
Kalkacağımız sırada bağcıkları çözülmüş olacak ki ayağı takıldı ve üstüme düştü. Göz göze geldik. Şuanın çok romantik olması gerekir ya hani, hayvan kemiklerimi kırdı.
- Ya oğlum çık!
Kahkaha atmaya başladı. Hayır komik değil. bağcıklarını bağladı. Durağa kadar yürüdük ve orada ayrıldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçeği Söyle Bana
Teen FictionHerkesin doğru olduğu bir zamanda tek biz mi yanlıştık? TÜM HAKLARI SAKLIDIR!