Bölüm şarkıları;
Sertap Erener/ Ateşle Barut
Sezen Aksu/ Seni Yerler
Ozbi/ Geceyi AnlatmışHerkese Merhaba 👋 Uzun bir süreden sonra yeniden bir kitap yazma maratonuna girmiş bulunmaktayım. Bu sefer romantik komedi tarzında bir kitapla çıktım karşınıza. Umarım bu kitap birçok insana ulaşır ve umarım kitabıma ulaşmış herkesin hayatında iyi ya da kötü bir iz bırakabilirim. Benim için yorumlarınız çok ama çok önemli. Satır aralarında, bölüm sonlarında yorumlarınızı görmekten çok keyif duyarım. Şimdiden kitabımı okuyan, beğenen, beğenmeyen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
İyi okumalar diliyorum.🖤
🌹🌹🌹🌹
Aylarımı, hatta yıllarımı alan mektuplara son bir kez göz gezdirdim. Hepsini bir kutuya doldurmuştum. Yıllarca, varlığı bile olmayan bir adama mektuplar yazmak zaten kulağa saçma geliyordu. Bir de mektupları okuyan erkek kardeşim benimle dalga geçince her şey daha da utanç verici olmuştu. Kendisi hâlâ saçına jole sürüyordu ama ergen olan bendim öyle mi? Peki.
"Ergen misin sen kızım?" Deyişi hâlâ aklımdaydı. Ergen olan kendisiydi de haberi yoktu. Ben yirmi yaşında, reşit olmuş bir bireydim. O ise daha on altı yaşındaydı. Kutuya son bir kez daha baktıktan sonra karton kapaklarını yavaşça kapattım ve ufak bir bantla kapakları birbirine tutturdum. Bantın ucunu bulurken yedi yüz on altı takla atmam da cabasıydı üstelik. Şu bantların ucunu tek seferde açabilen birini bulursam onunla hemen nikah dairesinin yolunu tutacaktım. Kollarımı kutuya sardım ve kutuyu kaldırmaya çalıştım. Ama sadece çalıştım. Fazlaca ağırdı.
"Allah aşkına, içinde sadece yüzlerce kâğıt var. Neden bu kadar ağır ki bu?"
Son gücümü toplayıp kutuyu kucakladım ve evimin kapısını bin bir takla atarak açtım. Geri kapatırken de bir o kadar zorlanmıştım. Kâğıtları geri dönüşüm kutusuna atma fikri ne kadar daha doğru olursa olsun o mektuplar kimsenin eline geçemezdi. Birinin daha benimle dalga geçmesini kaldıramaz, ona tüm mektup kağıtlarını yedirirdim. Apartmanın merdivenlerinden ağır ağır inerken artık belimi hissetmiyordum. Omurgalarım bir tel misali bükülmüştü. Kambur olmak için fazla gençtim!
Külüstürüme yaklaştım ve kapısını hızla açıp elimdeki kutuyu arabanın arka koltuğunu fırlattım. Gerçek anlamda fırlattım.
"Ee külüstür, bugün de beni yarı yolda bırakmayacaksın değil mi?"
Arabama binmeden önce bir kaç esneme hareketi yaptım lakin pek etkili olduğunu söyleyemeyeceğim. Sonunda ufak spor rutinim bitince arabama bindim. Anahtarı anahtar deliğine sokarken aklımda tek cümle vardı; "Allah'ım ne olur çalışsın."
Bugün şanslı günümde olacağım ki araba dualarımı duymuş gibi tıkır tıkır çalıştı.
"Benden sana bir double benzin külüstür." Dedikten sonra yavaşça direksiyona vurdum. "Sen bunu hakettin kızım."
Hadi ama, arabasıyla konuşan tek deli ben olamam değil mi? 'Öylesin' diyen iç sesime kulak asmadan asfalt yolda yavaşça, tıngır mıngır ilerlemeye başladım. Külüstürüme verdiğim sözü de tutup bir benzin istasyonuna girmeyi unutmamıştım.
Her zaman geldiğim, boğaz manzaralı mekanıma gelince arabamı durdurdum ve bir süre arabada bekledim. Burası çok mükemmel bir yerdi. Sadece iki haftadır İstanbul'da olmama rağmen bu kadar güzel bir yeri keşfetmiş olmam büyük şanstı. Üstelik en güzel yanı ise; esiyordu.
Arka koltukta olan kutuya baktım ve hüzünlenmeden edemedim. Onlar benim tek aktivitemdi. Hiçbir aktivitesi olmayan bir kız için çok değerlilerdi en azından. Çünkü ne bir arkadaşım vardı sinemaya gidecek, ne de zamanım. On sekiz yılımı, başkalarının mutluluğu, istekleri için heba etmiştim. Başkaları dediğim insan ise annemdi. Şu zamanıma kadar giydiğim çorabı bile kendisi seçen annem. Benim hayatımı benmiş gibi yaşayan annem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O BENDE SAKLI
Teen FictionSen hiç imkansıza aşık oldun mu? Hayır hayır! gerçekten imkansıza. O oldu. O, ruhu bile olmayan birine aşık oldu. O Kafasında kurduğu mükemmel adama aşık oldu. Sonra ne mi oldu? Mürekkep aktı. Aktığı kağıt yandı. Yanan kağıt kül oldu. Küllerinden...