Bölüm Şarkıları;
Yüksek Sadakat/ Kafile
Mor Ve Ötesi/ Cambaz
Tuğkan/ Sen Benim
Seksendört/ SöyleMerhabaaa! Yeni bir bölümle daha karşınızdayım. Uzun uzun giriş yapmayacağım çünkü aklıma bir şey gelmiyor. Henüz aktif bir okuyucu kitlem olmadığı için açıklamayı kısa kesiyorum. Hayır kimseye trip atmıyorum.🥲
İyi okumalar bebekleriiiim.🖤
🌹🌹🌹🌹
Nietzsche derdi ki; Gerçekten kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?
Bu cümleyi ilk duyduğumda henüz on beşime yeni basmıştım. Kel ve tıknaz edebiyat öğretmenim Hakkı Bey, tam bir Nietzsche hayranıydı. Duvarlarında Nietzsche posterleri olduğuna ve her gece yatarken o posterleri seyrettiğine emindim. Bir keresinde okulun düzenlediği bir halloween partisinde Nietzsche olmuştum. Sözlüme direkt yüz girmişti.
Onunla olan dersimiz her başladığında sınıfa gelirdi ve ayağa kalkmaya hazırlanan öğrencileri mahçup bir yüz ifadesiyle geri yerine oturturdu. "Hâşa" derdi gülümseyerek; "Ben önünde ayağa kalkacağınız kadar saygın bir adam değilim. Dersimi dinleseniz ve anlamaya çalışsanız kâfi çocuklar."Hakkı Bey'i severdim ve dersini dinler, anlamaya çalışırdım. Ona hiç söylemesem de o okulda önünde saygıdan ayağa kalkılacak tek kişiydi belki de. Hakkı hocanın en büyük tutkusu tabiiki de edebiyattı. Hep dersin bitmesine on dakika kala dersi bırakır ve herhangi bir edebiyatçıdan bir söz yazardı kara tahtaya. Sonra bize bakardı ve derdi ki; "Hadi bu söz üzerine tartışalım."
İşte Nietzsche'nin bu sözü de, tahtaya yazdığı yüzlerce sözden sadece bir tanesiydi ama bende anlamı büyüktü. O zamanlar psikologlar ve psikiyatrlarla oldukça haşır neşirdim. Sürekli benimle konuşmaya çalışan insanlardan yorulmuştum ve en kötüsü de onlar konuşmaya çalıştıkça benim susmamın verdiği mahcubiyetti.
Ama o gün şunu farkettim ki benim, benimle konuşacak insanlara ya da her gün yanımda gezdireceğim birkaç tane ilaca ihtiyacım yoktu. Benim ihtiyacım olan tek şey yenilenmekti ve bunun için kül olmam gerekiyordu.Neyseki o yaşlarda delice düşüncelerim yoktu ki kül olmaktan kastım ateşlerde yanıp bedenimin küle dönüşmesi değildi. Benim ruhumu öldürmem gerekiyordu. Ateşlerde yanması gereken de küle döndükten sonra uçup savrulan da ruhumdaki o korkak çocuk olmalıydı. Başarmıştım, bana pahalıya patlasa da kül olmayı ve yenilenmeyi başarmıştım. Ailemden olmuştum, evimden, İzmir'den olmuştum. Bütün dünyamı kaybetmiştim ama kendimi bulmuştum. Yani demem o ki Nietzsche Amca'nın bende emeği çoktu.
Ama şu an büyük bir sorunum vardı ki ateşe vermek istediğim artık sadece ruhum değildi, bedenim de vardı. Vücudumdaki kılcal kan damarlarım benden önce davranıp bütün sıcaklığı yanaklarıma ulaştırmayı başarmıştı ama benim utancımın geçmesi için yok olmam falan lazımdı. Küllerimi bile yok etmem lazımdı. Gözlerim kapalı bir şekilde dururken tek düşünebildiğim ciğerlerime bir türlü dolmayan oksijendi. Nefes alamıyordum, çok değil sadece bir kaç dakika önce Adal'ın dudaklarının arasından ciğerlerime dolan nefes şu an bedenime girmeyi red ediyordu. Nietzsche'nin bu durumum için de bir sözü var mıydı?
Aklımda hep aynı düşünce dönüp duruyordu. En sonunda ürkek de olsa kesik kesik nefesler almaya başladım. Aniden aklıma dolan tad Adal'ın dudaklarının arasından bana bahşedilen hafif nane tadından başka bir şey değildi. Yavaşça dudaklarımın arasına verdiği nefesi yine yavaşça içime çekmiştim. Allah'ın ben nasıl böyle bir şey yapmıştım? Beni öpmeden önce naneli sakız mı çiğnemişti? Sence sorunumuz naneli sakız mı Pare? Adamı öptün yahu, öptün!
"Ben az önce bu adamı öptüm! Hem de dudağından öptüm."
Gözlerimi eskisisinden daha sıkı yumduğumda sanki onun gözleri gözlerimin önünden gidecekmiş gibi düşünüyordum. Olmuyordu, gözleri hafızamdan silinmiyordu. Dudaklarıma değen sıcak, dolgun ve yumuşak dudaklarının hissiyatını unutamıyordum. Onu düşünürken istemeden dudaklarımı dişlerimin arasına alıp kanatana kadar ezdiğimi ancak ağzıma gelen kan tadıyla anlamıştım. Gözlerimi yavaşça açtığımda görmekten en çok korktuğum şey Adal'dı. Binaya girdiğim anda buradan gittiğini bilsem de içimdeki korku geçmiyordu. Sanırım ülke dışına çıkmam gerekiyordu. Evet, kaçacaktım. Mümkünse Norveç'e falan giderdim. Ateşimi ancak bir İskandinav ülkesi söndürürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O BENDE SAKLI
Teen FictionSen hiç imkansıza aşık oldun mu? Hayır hayır! gerçekten imkansıza. O oldu. O, ruhu bile olmayan birine aşık oldu. O Kafasında kurduğu mükemmel adama aşık oldu. Sonra ne mi oldu? Mürekkep aktı. Aktığı kağıt yandı. Yanan kağıt kül oldu. Küllerinden...