Bölüm Şarkıları;
Murat Dalkılıç/ Neyleyim İstanbul'u
Kenan Doğulu/ Doktor
Yalın/ Deva Bize Sevişlerİyi okumalar diliyorum.🙏
🌹🌹🌹🌹
Kurulan saçma cümleyle kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Bu adam kesinlikle 'bizimkiler' kesiminin patavatsız olanıydı. Sessizliği kimse bozmayınca ben bozdum.
"Hop hop ağır ol! Almayayım ayağımın altına."
Karşımda duran adamın üzerine doğru yürürken herkes pür dikkat bizi izlemeye başlamıştı. Sanki burada film çeviriyorduk. Ellerinde bir patlamış mısır eksikti.
"Ablacığım sen yanlış anladın."
Kum torbasının arkasına saklanırken pısırık bir şekilde kendini savunmaya çalışıyordu ama beceremeyecekti çünkü birazdan o kum torbası bir yerlerine girecekti. Bir yerlerinden kastım kesinlikle ağzı ya da gözüydü.
"Ateşli bir gece geçirmiş olduğumuzu ima etmedin mi?"
Kum torbasının bir ucunda ben, diğer ucunda o vardı. Açık sözlülüğüme şaşırmış bir şekilde kum torbasının arkasından çıktı ve "He tamam doğru anlamışsın." dedi. Neden hep kafadan çatlaklar beni buluyordu ki? Ben hâlâ üzerine doğru yürürken o da hâlâ geriye doğru gidiyordu. Buna bir son vermek isteyen Adal aramıza girdi.
"Doruk bir otur yerine." dedikten sonra adının Doruk olduğunu öğrendiğim adam Adal'ın otur demesini bekliyormuş gibi kendini kanepeye attı. Adal bana döndüğünde gülümsemeden edemedim. Bunca yıl nasıl çıkmazdı karşıma? Hayret vericiydi. Dün kağıtlarımı yakmaya gitmeseydim belki de ileride evleneceğim adamla hiç karşılaşamayacaktım.
"Buraya kadar sadece bir ceket vermek için mi geldin?"
"Hı hı."
Yüzüme bir süre garip garip baktıktan sonra elimdeki kuru temizleme poşetini aniden aldı ve arkasında duran kanepeye gelişi güzel fırlattı.
"Tamam verdin ceketi. Şimdi gidebilirsin."
Ne vardı biraz daha nazik olsaydı. O kuru temizlemeye bir servet harcamıştım ben. Adal'ın arkasında kanepede oturan Doruk'a gözüm kayınca itiraz ettim. "Olmaz. Önce bu meymenetsize haddini bildirmem gerekiyor."
Doruk dediklerime hiç bozulmamış bir şekilde kanepede daha çok yayıldı ve "Valla bacım, bu üçü yıllardır bildirmeye çalışıyor ama ben had falan bilmem yani." dedi. Adal arkasına dönüp göz ucuyla Doruk'a bakınca fikrini değiştirmiş olacak ki ekledi; "Tabii Adalcığım hariç. O 'haddini bil' dese tüm dünyanın haddini bile ben tek başıma bilebilirim yani."
"Doruk seni şu camdan fırlatmamı istemiyorsan sus."
Adal'ın dediği şeyden ben bile tırsmışken Doruk'da tık yoktu. Sanırım bu aralarındaki anlaşma metodu gibi bir şeydi. Adal yeniden bana döndü ve büyük ihtimalle tam gitmemi isteyecekti ki çantama attığım bant aklıma geldi. Elimle Adal'a bir dakika işareti yaptıktan sonra çantamın en dibine giren bantı sonunda buldum ve Adal'a uzattım.
"Şu bantın ucunu bul. Vallahi gideceğim bak."
Daha ikinci günden adam beni deli sanmaya başlamıştı bile. Derin bir nefes alıp verdikten sonra elimden bantı aldı. Bunlara alışsa iyi olacaktı. Ne de olsa ileride çocuklarımın babası olmayacak mıydı canım?
"Bunu yaparsam gideceksin öyle mi?"
"Hı hı."
Bantın ucunu saniyesinde bulup açtığında gözlerime inanamadım. Bu gerçek olamazdı. Bantın ucunu tekte açmayı bırakın saniyesinde açmıştı. Bu adam kesin bordo bereliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O BENDE SAKLI
Teen FictionSen hiç imkansıza aşık oldun mu? Hayır hayır! gerçekten imkansıza. O oldu. O, ruhu bile olmayan birine aşık oldu. O Kafasında kurduğu mükemmel adama aşık oldu. Sonra ne mi oldu? Mürekkep aktı. Aktığı kağıt yandı. Yanan kağıt kül oldu. Küllerinden...