Bölüm Şarkıları;
Reyhan Karaca/ Sevdik Sevdalandık
Demet Sarıoğlu/ Arnavut Kaldırımı
Teoman/ Sevdim Seni Bir Kere
Güntaç Özdemir/ Benimle YanYeni bir bölümle daha karşınızdayıııım.👋
Herkese iyi okumalar diliyorum. Bölüm içinde yorumlarınızı görmeyi çok isterim. Hepsiiini okuyoruum.💋🖤🌹🌹🌹🌹
Ayaklarımı taştan denize doğru sarkıtmış bir ileri bir geri sallarken bir parça simit daha attım denize. Elimdeki simiti artık yiyemeyeceğimi farkettiğimde denizin üzerinde uçuşan martılara atmaya karar vermiştim. Simitten ufak ufak parçalar koparıp denize atıyordum. Bazı martılar o kadar ustalaşmıştı ki daha attığım simit denize düşmeden ters takla atarak havada kapıyorlardı. Utanmasalar elimden çekip alacaklardı o derece. Son beş dakikadır gözüme kestirdiğim bir martı gidip gidip geliyor ve simit parçalarının çoğunu kapıyordu. Bilerek ondan uzağa atıyordum ama nafileydi.
"Anneciğim sen bir gider misin?" dedim yanıma konan martıya. "Hepsini sen yedin yahu. Biraz da diğer martılar yesin."
Martı gak diye bir ses çıkardığında ne demek istediğini anlayamamıştım ama konuşuyor gibi yapmak hoşuma gidiyordu. "Yalan söyleme gördüm ben. Tamı tamına altı koca parça yedin."
Martı da anlamadığı halde konuşmamdan zevk alıyor olacak ki yine gakladı. Ve ben de yine cevap verdim. "Evet loklamalarını sayıyorum." Bir süre martıyla bakıştık. Sonra benden simit koparamayacağını anlamış olacak ki yanımdan uçup gitmişti. İşte böyleydi, sadece insanlar değil hayvanlar da menfaati kadar yanınızdaydı.
"Sen az önce martıyla mı konuştun?"
Tam arkamda Adal'ın şaşkın ama sert çıkan sesini duymamla yerime çivi gibi çakılmıştım. Bu adam niye hep en saçma zamanlarıma denk geliyordu bilmiyordum. Evren sanırım bana bir mesaj veriyordu bu adamdan vazgeçmem konusunda. Kimin umrundaydı? Bir süre ifademi toparladım ve saçımı başımı düzelttim. Oturduğum yerden doğrulup arkamı döndüğümde inanın yüzümün Adal'ın yüzüne bu kadar yakın olacağını tahmin etmemiştim. Taşın üzerinde ayağa kalktığım için ve taş da yerden yüksek olduğu için Adal'ın boyuna yetişmiştim. Aklım o an bana bu kadar yaklaşmış olabileceğine ve taşın üzerinde olduğum için yüzünün yüzüme temas edebileceğine ermemişti. Zaten benim aklım çoğu zaman çoğu şeye ermezdi. Dersler dışında. Her neyse, burunlarımız birbirine el sallarken ilk defa ne yapacağımı bilemez halde kalmıştım. Birisiyle burun buruna gelmek başıma her gün gelmiyordu neticesinde. Hatta hiç gelmiyordu. Burun buruna kaldığım tek kişi aynadaki aksimdi, hatta bazen aynadaki aksimin yani kendimin dudaklarını da öpüyordum ama bunu zaten herkes yapıyordu.
Aramızdaki mesafeyi açan Adal olmuştu. Gözlerinin içinden kısa bir şaşkınlık geçer gibi olduğunda geri çekilmiş ve sanki ceketinin yakasını toza bulamışım gibi birkaç kez eliyle silkelemişti. Afallamıştı. Gerçekten afallamıştı. 'Ya da sen her şeyi anlamak istediğin gibi anlıyorsun.' Hayır, afallamıştı!
"Hayır martıyla konuşmadım. Salak mıyım ben canım?" dedim bulabileceğim herhangi bir yalana sığınmak isterken. O sırada kulağımın tekinden sarkan kulaklık bana göz kırptığında devam ettim. "Telefonla konuşuyordum. Kulaklık aracılığıyla yani. Erkek kardeşimle."
"Kardeşin martı mı senin?" dedi gayet sakin çıkan sesiyle. "Biraz da diğer martılar yesin dedin, sen çok yedin dedin." Ne sorguluyorsun be adam! He de geç işte.
"Sen yanlış anladın." dedim zaman kazanmak adına. "Benim kardeşim MGA diye bir vakıf üyesi. Yani açılımı şey, 'Martıların Gücü Adına' diye bir yardım vakfı. Orada onlar insanlara yardım ediyor. Vakıf üyelerine de martı deniliyor. Sanırım kurucusu martıları çok seviyor, bilemiyorum yani o kısmını pek. Benim erkek kardeşim orada çok yemek yiyince ben de onu uyarmak babında şey ettim yani. Diğer martı arkadaşların da yesin anlamında dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O BENDE SAKLI
Novela JuvenilSen hiç imkansıza aşık oldun mu? Hayır hayır! gerçekten imkansıza. O oldu. O, ruhu bile olmayan birine aşık oldu. O Kafasında kurduğu mükemmel adama aşık oldu. Sonra ne mi oldu? Mürekkep aktı. Aktığı kağıt yandı. Yanan kağıt kül oldu. Küllerinden...