12-SÜRPRİZ

99 53 241
                                    

Bölüm şarkıları;
Murat Dalkılıç/ Bir Hayli
Nükleer Başlıklı Kız/ Eğer İstersen
Manga/ Yad Eller
İkilem/ Güneş Batarken

Merhaba arkadaşlaaaar.👋👋👋

Yeni bir bölümle daha karşınızdayım. Fazla söze gerek yok, zaten okuyan birkaç kişi var:p Neyse siz okuyun, bol bol da yorum yapın.🖤

Seviliyorsunuz.🖤🖤🖤

🌹🌹🌹🌹

Bazı anlar vardır ki, kalbiniz ne kadar kırılırsa kırılsın, ve kendinizi ne kadar dipte hissederseniz hissedin; karakteriniz gereği sizden beklenen asla üzülmemenizdir. Bazen insanlar öyle çok ileriye gidiyordu ki sanki kalbinizin yerinde kocaman granit bir taş vardı ve asla kırılamazdı. Siz hep gülüyorsunuz diye sizi hep mutlu sanarlardı. Sizin de bir kalbiniz olduğu asla akıllarına gelmezdi.

Kalbimin olması gerektiği yerde bir granit taşımıyordum. Ama ömrüm boyunca insanların öyle zannetmesi için elimden geleni yapmıştım. Hayatıma giren herkesi o kadar çok alıştırmıştım ki benim üzülemeyeceğime, şimdi onları suçlamak en büyük haksızlık olurdu. Kendi kalbimi kırmaları ve bunu görmezden gelmeleri için ellerine kocaman bir çekiç verip gözlerimi onlara sımsıkı yummuştum.

Adal daha çok kısa bir süre önce girmişti hayatıma. Beni tanıdığı söylenemezdi. Benimle ilgili illa bir önizlemesi vardır elbet ama karakterimi analiz edemeyecek kadar kısa tanıyordu beni. Ama beni tanıdıkça o da inanacaktı kalbimin asla kırılmayacağına. Şu an tam karşımda anlamsız ve çekingen gözlerle bana bakan adam, beni tanımadığı için böyle bakıyordu gözlerimin içine. Tanısa o da bilirdi böyle şeylerin beni üzemeyeceğini...

Binanın otomatik ışığı bilmem kaç kere daha söndüğünde kapıyı biraz daha araladım ve ışığın yanmasını sağladım. Adal'ın yüzünde şaşkınlıkla karışık endişeyi görmek bana hiçbir şey hissettirmemişti. Rastgele bir yolda yürürken ağlayan bir kadına denk geldiğinizde de ona böyle bakardınız ve yanından geçip giderdiniz. En kötü, biraz daha histerik bir kişiliğiniz varsa durup neyi olduğunu sorardınız. Adal sokaktaki yabancı bir kadına baktığı gibi bakıyordu bana.

Sanırım çok yorgundum, sanki ruhum bedenimden çekilmiş ve yere serilmişti. Dışarıya çiçeklerle dolu bahçelere sahip rengarenk bir kadın görünüp, az önce bütün çiçekleri babası tarafından çiğnenen bir kadın olmak zordu. Azıcık daha ayakta durursam ben de yere serilecektim. Kendimden beklemediğim bir sakinlikle "Girsene, kapıda kaldın." dedim. Asıl amacım içeriye gidip oturabilmekti. Ayakta durmak dizlerimi o kadar zorluyordu ki, bir an romatizmamın olduğunu falan düşünmüştüm.

Adal açtığım aralıktan içeriye girdiğinde peşimden geleceğini ümit ederek salona ilerlemeye başladım. Televizyonun tam karşısındaki koltuğa kendimi bıraktıktan sonra gözlerim Adal'ı aradı. Kapının eşiğinde durmuş bana bakıyordu. Sesli bir kahkaha attığımda içimdeki benin şaşkın bakışlarını da aynı Adalınkiler gibi üzerimde hissetmeye başlamıştım. "Gelsene, bubi tuzakları kurmadım içeriye." dedim abartılı bir ses tonuyla. Öyle şaşırmış bakıyordu ki gözlerime, dünyaya ilk defa gözlerini açmış bir bebek kadar garipsiyordu beni.

"Yanağına ne oldu senin?" Yanağım kızarmış olmalıydı. Tokatın şiddeti değildi canımı acıtan. Asıl canımı acıtan o tokatın babamdan gelmesiydi. Adal içeriye doğru ilerleyip benim tam yanıma oturduktan sonra "Pare." dedi uyarıcı bir ses tonuyla. "Sana bir şey sordum." Sesi keskin ve netti. Bu kadar kısık bir ses tonuyla bile bedenimde hissettirdiği otorite beni şaşkınlığa uğratmıştı.

"Ay ne sordun. Ben unutkanım bu aralar. B-12 eksik bende. Boşver canım neyse." dedim hızlı hızlı konuşarak. Elinde bir poşet tutuyordu. Gözlerimle poşeti gösterdim hızla konudan konuya atlarken, "Ne var bakayım bunun içinde?" dedim merakla.

O BENDE SAKLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin