18-TANIŞMA

106 29 344
                                    

Bölüm Şarkıları;
Dedublüman/ Sakladığın Bir Şeyler Var
Özlem Tekin/ Sen Anla
Teoman/ N'apim Tabiatım böyle
Şebnem Ferah/ Can Kırıkları

Merhabalar efendiiiim, ben geldim. Uzun bir bölümle daha karşınızdayım. Lafı fazla uzatmıyorum ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Öpüldünüz bolcaaaa💋💋💋

Yorumlarda buluşalım.🖤😉

🌹🌹🌹🌹

Zaman bile bana acıdığından durmuştu sanki. Akrep, yelkovanı yavaşlatmak için tüm gücüyle savaşıyordu. Aklım bunca hengâmenin içinde aynı ayağına çelme takılan zaman gibiydi, o da durmuştu. Konuşmak için ağzım birkaç kez aralanıyor ama her defasında seçemediğim kelimelerim yüzünden yeniden kapanıyordu ve ben sükûna gömülüyordum. Babam ezici bakışlarıyla gözlerimin tam içine bakarken annemin gözlerinde görebildiğim tek duygu acımaydı. Bana sokakta kalmış bir kediye bakar gibi değil, ezilmiş bir böceğe bakar gibi bakıyordu. Eymen ise her zamanki gibi nokta atışını yapmıştı ve patavatsız çenesini yine tam yerinde ve tam kendine yaraşır şekilde açmıştı. Acaba tam şu an 'kamera şakası, kandırdım.' deyip elimle bir yeri işaret etsem ve sonra da toz olsam nasıl olurdu? Saçmalama Pare, Adal'a meydan dayağı atarlar hep birlikte! Ne yapalım, bu hikâyede de yanan Adal olurdu artık. Hem ben mi yanacaktım canım?

Ellerimi yavaşça havaya kaldırdım ve kafamı hızla iki yana sallamaya başladım. Gözlerimde korku vardı. Ve biraz da yanlış anlaşılmanın verdiği utanç. "Herkes bir sakin olsun. Nasıl göründüğünü biliyorum, anlayabiliyorum ama hiçbir şey göründüğü gibi değil." dedim tane tane. Babamın gözlerine yalvarırcasına bakarken biraz bile olsa beni anlamasını bekliyordum.

"Boyun posun devrilsin emi, seni büyüttük bu yaşına kadar. Sırf okulunu okuyabil diye saçımı süpürge ettim ben süpürge! Niye? Bir hiç uğruna mı? Sana verdiğim emeklere de, sana da yazıklar olsun.... Had bilmez terbiyesiz." Annem öfkeli gözleriyle beni süzdü. Tükürürcesine çıkan sesi bir adım geri gitmeme sebep olurken kelimeleri mızrak olup saplanmıştı kalbime. Böyle yapmamalıydı. Böyle dememeliydi. İlk önce beni dinlese olmaz mıydı? O ne zaman bizi dinledi ki Pare? Onun gözünde bizim sözümüzün bir hükmü yok.

"Hayır anne. Yanlış anlıyorsunuz, bakın ortada sandığınız gibi bir şey yok. İnanın yok. Gelin içeride konuşalım ne olursunuz." Gözlerim bu sefer babama kaydığında babam tek kelime etmedi. Israrla gözlerine bakmaya devam ettim. Bir umut aradım, beni dinleyeceğine dair, ufacık bir umut... Gözlerinde aradığım o umut ışığını acımasızca üfleyip beni karanlıkta bırakan hareket, bana kalkan bir eldi. Babam tam karşımda durmuş elini havaya kaldırırken gözleri öfke saçıyordu, nefret saçıyordu. Ama en kötüsü gözlerindeki o utanç duygusuydu. Benden utanıyordu. Ben utanılacak bir şey yapmamıştım.

Gözlerimi yenilgiyle birlikte yumdum. Korkmuyordum, çocukluğu dayaklarla geçmiş bir kız çocuğuydum. On iki yaşındaki Pare olsaydı korkardı, korkusundan ağlardı. On beş yaşındaki Pare de korkardı ama o ağlamazdı, günlerce susar ve sessizlik yemini etmiş gibi ağzını bıçak açmazdı. Küçük Pare'nin dayaktan canı yanardı. Şimdi büyümüştüm. Yirmi bir yaşına girmiştim. Sadece bir kaç saat önce yeni yaşıma girmiştim ve biraz daha olgunlaşmıştım.

Alt tarafı bir tokattı. Zaten gün içinde sık sık sakarlık yapıp dizimi, kolumu, kafamı morartıyordum. İki gün önce hızlı hızlı siparişlere yetişmeye çalışırken kalçamı masanın köşesine çarpmıştım mesela, canım yanmıştı. Çarptığım yer morumsu bir renge bürünmüştü. Alt tarafı bir tokattı. İki gün önceki morluktan daha çok acımayacaktı. O yüzden az sonra yüzüme inecek tokattan korkmuyordum. Tokatın sertliğinden değil ama ağırlığından korkuyoruz Pare. Canımız yanacağı için değil, ruhumuz incileceği için...

O BENDE SAKLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin