Sanrı Başlangıç
Hayat adil değildi. Bazı insanlara rahat hayat sunarken bazı insanlara sillesini çektiriyordu. "Belki de yaşamak budur." diye düşündü genç kadın. Adaletsizdi, hayalleri yıkıyordu, yıpratıyordu.
Hatta bazı insanların elinden yaşama umudunu alıyordu.
Genç kadın bugün pes etmişti. Umutları ölmüştü.
Gün geliyor bildiğin tüm doğruların yanlış olduğunu, sevdiklerinin ihanetini öğrenebiliyordun.
Kimseye güveni kalmamıştı. Sahip olduğunu düşündüğü hayallerini kaybetmişti.
Arkadaşlarını,
Dostlarını,
Ailesini,
Sevdiği adamı kaybetmişti.
Güvendiği insanlar ona ihanet etmişti.
Acısı dayanılmazdı. Ruhunun acısı bedeninin çektiği acıyla harmanlanmıştı. Kendini de kaybediyordu.
Eli büyük karnında koşmaya devam etti. Bir binaya girerken kapıdan arkasına baktı. İki adamla göz göze geldi. Onu bulmuşlardı.
Koşarak binadan içeri girdi. Şans ondan yanaydı. Asansör bulunduğu katta olduğunu görünce hazla binip en üst kat olan beşinci katın düğmesine bastı. Kapılar kapanırken iki adamın binadan içeri girdiğini gördü.
Aynadan uzun dalgalı saçlarına, rengini kaybetmiş ıslak yüzüne baktı. Ardından gözleri elbisesine takıldı.
Beyaz elbisesini boyayan ölümle bebeğini kaybettiğini anladı. O da onu terk ediyordu. Hissettiği tarifsiz acı fiziksel olduğu kadar ruhunu da esir almıştı.
Asansörden durduğunu belli eden ses yükseldi. Kapılar açıldı. Güçlükle adımlarını atarak merdivenlere ulaştı. Aşağıdan sert adımlarla yukarı çıkma sesi geliyordu.
Her adımında gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Kasıklarında dayanılmaz acıyla teras kapısına ulaştı. Kapıyı açtığında kilitli olmadığını gördü. Tüm bunlar tesadüf olamazdı. Bugün yaşananlar onun kaderiydi.
Terasa çıktığında burnuna portakal çiçeği kokusu geldi. Derin bir nefes çekti. Terasın kenarına ilerledi.
Adımını yukarı kaldırarak ellerinin desteğiyle duvara tırmandı. Son adımında acı dolu çığlığı gecenin sessizliğini bozdu.
Sıcaklığını kaybetmiş ojeli parmakları ve bacakları da ölümle boyanmıştı.
Aşağı bakamadı. Arkasını döndü. Nefes nefese olan adamlar teras kapısından içeri girdiler.
Adamların gözlerinde korku vardı. Temkinli adımlarla genç kadına yaklaşmaya çalıştılar. "Sakın! Sakın bana yaklaşmayın." Parmağını onlara doğru salladı. Acısı yüzünden dişlerinin arasından konuşuyordu.
"İn oradan konuşalım. Her şeyi yanlış anladın." Genç adam sesini yumuşak tutmaya çalıştı. Gözlerine korku hakimdi. Genç kadının yapabileceklerinin düşüncesiyle ruhu pişmanlık denizinde boğuluyordu.
"Hiçbirinizi affetmeyeceğim. Ben pes ediyorum. Sadece sevdiğim adamı affettiğimi söyleyin. O da beni affetsin." Genç kadın yapacağıyla sevdiği adamın kendisini bir an dahi affetmeyeceğini biliyordu. Umutsuz bir umuttu.
Yaşlar arka arkaya gözünden akıyordu. Kollarını büyük karnının etrafına sardı. "Özür dilerim meleğim." Ona doğru koşmaya başladıklarında önünü boşluğa döndü. Arkasından gelene seslere kulağını kapattı.
Acı dolu adımını attı. Kollarını semaya, ölümü kucaklayarak açtı.
Merhaba, 👋🏼
Buralarda yeniyim.
Temelini 2018 yılında attığım kurgum, son aylarda aklımdan çıkmayacak dereceye gelmesi sebebiyle kalemle buluştu.
Bu dünyada yalnız olmamak için yeni bir yola girmeye karar verdim.
Umarım beğenirsiniz. Birlikte yeni bir dünyayla buluşuruz.
En kısa zamanda bölümlerle görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANRI
Teen FictionHayatı boyunca dünyadan soyutlanarak yaşayan genç hukuk öğrencisi Eva'nın, staj gördüğü hukuk bürosuna gelen bir adamdan sonra tüm bildikleri değişir. Ailesinin geçmişi hakkında sırları öğrenmeye başlayan genç kız, hayatının gerçeklerini öğrenmek i...