20.Bölüm~Trajedi

133 12 56
                                    

                      Chandler Leighton-Oxytocin

TRAJEDİ

Doğru ve iyi birbirinden farklı iki kavramdı. Herkesin doğrusu değişkendi ama iyi mutlaktı. Her zaman iyinin yanında olmak için çaba harcamıştım. Aydınlık tarafta olmalıydım. Hayatsa karanlığı hep önüme çıkartmış hatta içine çekmek için elinden gelen çabayı göstermişti.

Görünmeyen karanlığı her zaman hayatımda olduğunu acıyla öğrenmiştim. Ruhum da bu karanlıktan nasibini alıyordu. Gün geçtikçe içime işleyerek artıyordu. Her geçen gün yayılıyordu.

Kurtarıcım insanlara zarar verebilen, silah satımı yaparak ölümlere yol açan bir insandı. Annesinin ölümünden babamı sorumlu tutuyor olabilirdi. Tek amacı babama zarar vermek olabilirdi. Tüm bunlar dışarıdan duyduklarımdı. Ondan duyduklarım ise taban tabana zıttıydı. Bazı konuşmalarında babama saygı duyduğunu bile hissediyordum.

Babamın benliğime açtığı savaşı o göğüsleyerek engelliyordu. Kıyılacak bu nikah benim için olduğuna, iyi bir insan olduğuna inanmak zorundaydım. Tehlike dolu hayatta kendimi atmış olsam da bir gün sıyrılacağımı umacaktım.

Salona girdiğimizde masada kısa bir nikâh memuru, Mutlu ve Cihangir vardı. Masanın önüne geldiğimizde gözlerim nikâh memuruyla buluştu. Yüzünde bana acıyan ifadesi vardı. Acaba şu an hakkımda ne düşünüyordu? Üzerimde olan çamur kaplı pantolonumla aynı çamurdan nasibini almış beyaz kapüşonlu vardı. Yüzüm yediğim dayağı bağıran izlerle doluydu. Ben onun yerinde olsaydım polise haber vermeye giderdim. Sahi kapıda polisler bekliyordu. Havaalanından beri bizi takip eden polis grubu korumalarla birlikte kapıda nöbet tutuyorlardı. Kimi kime şikâyet edecekti.

Küçük bir gülümseme gönderdiğimde Kenan'ın oturmam için çektiği sandalyeye oturdum. Kenan da yanıma yerleştiğinde hepimizin yüzünde ne yapacağımızı bilmeyen ifade vardı.

"Kusura bakmayın, buraya birbirine çok âşık çiftin ani kararlarıyla acil nikahlarını  kıyılması için geldim. Ama hepimiziniz bu dağılmış ifadesini görmeyi beklemiyordum. Bence nikâhınız bir süre daha ertelenebilir." Ertelenmesi verilen kararda babamın söz hakkının olabilme ihtimalini arttırdı. Kadının benim konuşmamla rahatlayacağını düşünerek "Haberleri izlediyseniz dün saldırıyı uğradığımı bilirdiniz. Biz bir süredir nişanlıyız ve kötü bir olay yaşamamız hayatı ertelemek istemediğimizi hatırlattı. Merak etmeyin hepimiz gayet iyiyiz." dedim yüzümdeki gülümsemeyle. Gün geçtikçe usta bir yalancıya dönüşüyordum.

"Peki gelin hanım. Siz bilirsiniz." dedikten sonra önünde ki büyük defteri açtı.

Bakışları beni buldu. "Nikah akdine başlıyorum. Adınız, soyadınız?"

"Defne Eva Özerk." Adımın ağırlığı altında ezildim. Ait olmadığım Defne ismini bu süreçte az da olsa benimsemeye başlamıştım.

"Adınız, soyadınız?"

"Kenan Alas Kırdar."

Soyadım değişecekti. Aslında yaptığım kendimi bir tutsaklıktan atıp başka tutsaklığa sürüklemekti. Değişmesi tutsaklığıma rağmen ihtiyacımdı. Kalbim paramparçaydı. Babamın soyadının bile üzerimde olmasını istemiyordum.

Defne ismine karşı duygularım soyadıma duyduğum kırgınlıkla benzerdi. O da babamın geçmişini yaşatmak için kullandığı bir isimdi. Geçmişin karalamalarıyla dolu bu isime yeni yeni ait hissetmeye başlamıştım.

Sadece Eva olmak istiyordum. Kimseye ait olmadan üç harfe ait olmak.

Odağım gülümseyerek bana bakan kadının "Kabul ediyor musunuz?" sorusuyla ona yöneldi. Diğer söylediklerini algılayamamıştım.

SANRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin