Perdenin Ardındakiler-Farklı limanlarda
İKİLEM
Annemin ölümü yaşadığım en büyük yıkımdı. Hiç arkadaşı olmayan, kimsenin en sevdiği olamayacak küçük bir kızın, onu tek seven kişi olan annesini kaybetmesi büyük bir yıkımdı. Acımın büyüklüğü hayati fonksiyonlarımı yerine getirmeme engel olmaya başlamıştı. Üniversite sınavına hazırlanmayı bırakmıştım, yemek yemiyordum, yesem de geri çıkartıyordum, odamdan çıkmıyordum, duş almıyordum. Yapabildiğim tek şey ağlamaktı. Göz pınarlarım kuruyana dek ağladığımı sandığımda kurumadığını acımın tekrar yanaklarımdan akmaya başlamasıyla fark ediyordum.
Babam iki hafta boyunca bizimle aynı evde kalmıştı. Üzgün olduğunu hissedebiliyordum. Ablam ve ben durmaksızın ağlarken o dik duruşuyla tek damla yaş dökmemişti. Ama omuzları çökmüştü, sanki bir anda on yaş almıştı. Hayat arkadaşını sonsuzluğa uğurlamıştı.
Ablam ise kendi acısıyla baş etmeye çalışıyordu. Her öğün odama yemek getirip götürüyordu. Yememe sinirlenip söylenmelerine cevap veremiyordum. O da bir süre sonra alışmış ve susmuştu.
Kaybımızın üzerinden bir buçuk ay geçtiğinde de aynı şekilde yaşamaya devam ediyorduk. Ablamın ağlamaları her gece odama doluyordu. Onu teselli etmeye karar verdiğim bir sabah duşa girip çıkmış ve ikimizi kahvaltı hazırlamıştım. Ablam mutfağa girdiğinde ilk kez birbirimize gülümsemiştik. Çayları doldurmak için ayağa kalktığımda dünya karamış ve ensemi masanın kenarına çarparak bayılmıştım. Hiçbir şey hissetmemiştim. Gözlerimi açtığımda babam ve ablam hastane odasında başımda bekliyorlardı.
Doktor yeme bozukluğu teşhisi koymuştu. Kan değerlerimin çok düştüğü, kilomun normalinin çok altında olduğunu, bundan kaynaklı bayılmalarım olacağını söylemişti. Babamla odanın ucunda konuşurken doktorun 'bu hastaların böyle süreçlerde intihar denemeleri olur. En kısa zamanda psikologla görüşün.' Demesi üzerine hayatımı değiştirecek olan psikoloğumla görüşmeye başlamıştım. İntihar düşüncesi içimde küçük bir fısıltıydı ama anneme verdiğim yaşama sözleri üzerine o fısıltıları susturmayı başarmıştım. Bu düşünce içime gömmüşken doktor nasıl anlamıştı?
Psikoloğum sayesinde hayata tekrar bağlanmıştım. Hayalim olan hukuk fakültesine gitme fikrinin kökleri o odada can bulmuştu. Bana yaşama amacı vermişti. İnsanların hayatlarına dokunabileceğim bir mesleğe sahip olacaktım.
Kendi hayatıma dokunmaya hakkım yokken.
Bir senelik görüşmelerimiz benim üniversiteye geçmemle son bulmuştu. O psikolog bugün babamla bir olmuştu ve yine hayatımı değiştirecekti.
Benim hayalim her zaman âşık olduğum adamla küçük bir nikâh töreniyle evlenmekti. Babam da daha fazlasına izin vermezdi. Ailemin olmadığı bir nikâh hayal etmemiştim. Ama ben babamın başka bir hayatı olduğunu da tahmin etmemiştim. Beni korumak bahanesiyle akıl hastası göstereceğini hiç tahmin etmemiştim.
Kimsesizdim. Kimseye güvenemezdim. Ama tüm bu güvensizliğin içinde Kenan vardı. Ve ondan başka güvenebileceğim kimse kalmamıştı. Kaçmak istiyordum. Kimsenin beni bulamayacağı bir ine saklanmak ve oradan çıkmamak istiyordum. Ama bulurlardı. Beni rahat bırakmazlardı.
Büyük bir seçimin arasındaydım. Çevremde ki herkes onun kötü olduğunu bağırıyordu. O da söylemişti. 'Ben kimseye güvenmiyorum, sen de güvenme.' diye. Ama hayat beni öyle bir çıkmaza getirmişti ki gördüğüm tek sağlam dal o kalmıştı.
Söylediği cümleler ruhumu okşuyordu. Duymak istediğim cümleler bunlardı. Benim kararım olmasına saygı duyulması. Hiçbirinin umrunda değildim. Ama Kenan farklıydı. Onlar gibi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANRI
Novela JuvenilHayatı boyunca dünyadan soyutlanarak yaşayan genç hukuk öğrencisi Eva'nın, staj gördüğü hukuk bürosuna gelen bir adamdan sonra tüm bildikleri değişir. Ailesinin geçmişi hakkında sırları öğrenmeye başlayan genç kız, hayatının gerçeklerini öğrenmek i...