Evgeny Grinko-Once Open a Time
Bir Varmış Bir Yokmuş
Birini düşünmek garipti. Uyurken, uyanırken, yemek yerken aklında olması garipti. Gözlerimi açtığım ilk an aklıma Kenan'ın gelmesi garipti. Uyurken de aklımda o vardı. Sürekli aklımda olmasını yaşadığımız kaotik dönemde, istemsiz çizilen birlikte kadere yormak kolayıma geldi, ben de ona yordum.
Babamın mafyatik insanlarla uğraşmasını düşünmekten daha iyi bir seçenek olduğu için de beynim buna sığınıyor olabilirdi, ya da babamın aşık olduğu kadından gelen ismimin sahibi olan Defne'nin hamile haliyle öldürülmesini düşünmekten daha basitti.
Ahu'nun yatağında tek başıma yatıyordum. Midemin dünkü kasılmalardan sonra pek iyi olduğu söylenemezdi. Bu gece parçalı olsa da çok daha az uyandığım bir uykuydu, daha iyi hissediyordum.
Yataktan kalktığımda kenarda duran Munise hanımin bana hazırladığı bavulu gördüm. Yatağı topladıktan sonra banyoda işlerimi hallederek üzerime kahverengi tonlarında pantolon ve krem rengi boğazlı kazak giydim. Gözaltlarım diğer günlere göre nazaran daha iyi gözükse de yine kapatıcı sürdüm. Rimel ve hafif rujla daha canlı gözüktüğümde aşağı indim.
Yaşlı Kırdar salonda masanın üzerinde saksılarla ilgileniyordu. Sabahın erken saati olduğundan etrafa sessizlik hâkimdi. Beni gördüğünde yüzünde gülümsemesiyle "Günaydın kızım." Dedi.
Gülümsediğimde yanına varmıştım.
"Günaydın."
"Bu ağacı kurtarmaya çalışıyorum ama yanlış toprağa ekmişim, kökleri çürüdü. Umarım iyileştirebilirim." Titreyen elleriyle, masada olan türlü bitki ilaçlarıyla ameliyat yapmayı andırıyordu.
"Umarım iyileşir."
"Dün biz geldiğimizde sen çoktan uyumuştun sana çay hazırlayacaktım, onu içtiğinde hemen düzelirdin. Miden nasıl oldu?" kasılmalarının ağrısı ve şiddetli hala hissediliyor ve hala bulanıyordu.
"Daha iyiyim." Dediğimde "Gel benimle." Dedi. Çamurlu ellerini saksının içinden çıkarttığında mutfağa doğru arkasından takip ettim. Mutfağa geçtiğimizde ellerini çamurdan arındırdıktan sonra sıcak su ısıtmaya başladı. Çeşitli otları bir demliğin içine attığında üzerine ısıttığı suyu ekleyerek, kısık ateşte bekletmeye başladı. Ayakta beklememe kaşlarını çatarak baktı. "Kızım masaya otursana, öyle misafir gibi ayakta dikilmişsin." Söylediği "Misafir misin?" sorusu yüzümde gülümsemeye sebep oldu. Yüzde yüz misafirdim.
Masaya oturduğumda gelip baş köşeye kendisi oturdu. Fazla erken uyanmıştım ve belki de onu rahatsız etmiştim.
"Okuyor musun?"
"Üniversite dördüncü sınıf öğrencisiyim."
"Ne okuyorsun?"
"Hukuk." Kaşları şaşkınlıkla havalandı. "Hiç tahmin etmemiştim. Sende daha çok hemşire, öğretmen tipi var." Bu söz kalbime dokunuyordu. Kendimi yetersiz hissediyordum, ait değil işim gibi. Belki de ben fazla anlam yüklüyordum çünkü Yaşlı Kırdar'ın söylediğinde art niyet yoktu. Sadece gülümsedim. Ayağa kalktığında hazırladığı karışımı titreyen elleriyle bir bardağa doldurdu. İçine bir kaşık bal eklediğinde "Bu Ayder balı, içine koyduğum diğer otlarla birlikte hemen mideni yumuşatacak." Titreyen eliyle kupayı önüme bıraktı.
Rengi belli olmuyordu. Bir yudum içtiğimde tadı ekşi tatlı farklı aromalarla doluydu, hoşuma gitti.
"Size de zahmet verdim. Ellerinize sağlık, çok güzel olmuş." Gözleri elimde olan yüzüğe takıldı. Onu tamamen unutmuştum. Kupayı masaya bırakarak elimi aşağı indirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANRI
TeenfikceHayatı boyunca dünyadan soyutlanarak yaşayan genç hukuk öğrencisi Eva'nın, staj gördüğü hukuk bürosuna gelen bir adamdan sonra tüm bildikleri değişir. Ailesinin geçmişi hakkında sırları öğrenmeye başlayan genç kız, hayatının gerçeklerini öğrenmek i...