İyi okumalarr...Oy sınırı: 60 , Yorum sınırı: 30
Mor ve Ötesi - Araf
■
"Barış," diye seslendim, revir odasında ki sandalyeye oturan kızgın boğaya.
Kaşı patlamıştı kavga ettiği esnada şimdi ise revir odasında görevli olan kadın pamuğa tentürdiyot damlatmış patlayan kaşını yavaş hareketlerle temizliyordu.
Elinde ki pamukla işini bitirmiş geri masaya koymuştu. Küçük bir yara bandı alıp, kağıtlarını da ayırdığında Barış'ın kaşına yapıştırmıştı. Sonra ise işi bitmiş odadan çıkmıştı.
Barış gözlerini şükürler olsun ki Duru'dan çektiğinde bana bir şey demeden baktı. "Çocuğun suratını dağıtacak ne yaşadın çok merak ediyorum." dedim karşımda ki manzaraya yüzümü buruşturarak. "Gerçi seninde ondan pek bir farkın yok ama-" Sözüm, Ali'nin dirseğiyle koluma vurması sayesinde kesilmişti. Başımı iki yanıma salladım. "Ne diye dürtüyorsun beni, yalan mı? Hayır yani keşke bir de haklı bir sebepten dolayı kavga etse." Ali başını eğip eliyle alnına vurduğunda, Barış'ın konuşmasıyla tekrardan ona döndüm. "Hiç de bile, hak ediyordu o pezevenk-" Bu seferde Barış'ın sözü, Duru'nun başına yapıştırdığı tokatla kesildi.
Ağzımdan ufak bir kıkırtı kaçtığında elimi dudaklarımın üzerine koyup sessizce gülmemeye çalışıyordum.
"Güzelim niye vuruyorsun bana şimdi?" Duru ona ters bir bakış atmakla yetinmişti sadece. "Sen şimdi dayak mı yedin?" diye gülmeye başladı Kaan.
Barış'ın yüzüne karşı gülmeye başladım, diğer tarafımda duran Kaan ise koluma şiddet uygulayarak gülüyordu. "Gerizekalı kolumu morartacaksın." dedim sinirle gülerken.
"Sizin benimle derdiniz ne Allah aşkına? Eline koluna sahip çıksaydı it herif." Kaan'ın yakasından tutup kulağına yaklaştım. "Dayak yediğini kabul etmeyen erkonun mistik açıklaması." dedim fısıldayarak. Kaan birden öksürerek gülmeye başladığında ani telaş yaparak elimi sırtına götürüp vurmaya başladım. "Lan bir dur bismillah iki dakika içinde öbür tarafı boylayacaksın. Oğlum nefes alsana şu gülmeni bir durdur. Ay Akgün koş ölüyor bu." Telaşla sıraladığım cümlelerim, Kaan'ın öksürükleriyle daha da çok panik yapmamı sağladı.
"Ali şu arkanda ki suyu versene." derken, Kaan'ın sırtına vurdu. Ali arkasını dönüp kaptığı suyu Akgün'e fırlattı. Akgün hızlı bir refleks ile tuttuğu şişenin kapağını açıp Kaan'ın eline tutuşturdu. "İç şunu."
Suyu yarısına kadar içtiğinde öksürüğü durmuştu. "Akgün yavaş ciğerimi söktün." derken pandik adımlarla Akgün'den kaçarken Ali'nin diğer tarafında yerini almıştı.
Akgün ona boş bir ifadeyle baktığında, Barış'a döndü aniden. "İyi halt yemişsin, ben seni müdür odasından disiplin yemiş şekilde çıkarken görecektim. O zaman da aynı cümleyi kurardın." dedi sakinliğini koruyarak.
Barış sessizliğine gömülerek, Duru'ya baktı. "Duru-" derken devam edeceği sırada Duru ona aniden dönerek sinirle konuşmaya başladı. "Çocuk altı üstü benimle konuştu diye gelip ona saldırırken ne düşünüyordun? Sen büyük bir şey başardığını mı düşünüyorsun şuanda? Al kavga ettin sonra ne oldu, ne kazandın Barış? Beni ne hale düşürdüğünün farkında mısın? Sana bir yalvarmadığım kalmıştı, dur Barış, yapma Barış, başın belaya girecek Barış. Peki ben ne kazandım bu durumda söyleyeyim; koca bir hiç." Tek nefeste her şeyi sıralarken, Barış haklı olduğunun bilinciyle başını eğmekle yetinebilmişti sadece. Duru'nun söyledikleri üzerine, boğazında koca bir yumru oluştuğuna yemin bile edebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalancı Nefret / Yarı Texting
Novela Juvenilakgün.korall: Bilerek mi yapıyorsun tüm bunları yoksa hepsi birer tesadüf mü? akgün.korall: Neler çeviriyorsun bilmiyorum ama bir dahaki sefere bu kadar hoş karşılamayacağımı bil. alminaa_vural: Hoş karşıladığın tavrın bu mu? alminaa_vural: Eh soray...