☆İyi okumalar☆Fire on fire - Sam Smith
Bazı anlar gelirdi, konuşmaların kifayesiz kaldığı anlar. Her şeyin bir karmaşıklığa uğradığı, zamanın durduğu ve hangi yolu takip edeceğini bilemediğin çıkmaz bir engel.
Şimdi ise, sevdiğim adamın peşinden gitmek mi doğru olandı yoksa çok yakın iki yakın arkadaşımın yaşadıkları duygusal boşluklarında yanlarında mı olmalıydım?
Hangisi doğru geliyordu?
Derin bir yutkunmanın aşağıya kaydığını gördüm. Başını hafif yana yatırdı ve gergince gülmeye başladı. "Krizi şakaya mı vurmayı tercih ediyorum diyorsun demek?" dedi Burçak inanmak istemeyen bir sesle.
Duru, Barış ve Kaan ile sıraca göz teması kurdum. Bana tüm bu olanlar doğru mu gibisinden bakış atıyorlardı. Ali saf ve temiz duygularını sevdiği kıza anlatmıştı saniyeler önce, benim itiraz etmemin ne anlamı olurdu ki?
Başımı salladım. Kaan ağzını kocaman açtığı zaman benimle kurduğu göz temasını bozmadan elini çenesine götürerek geri kapattı. Fakat nafile ki yapar yapmaz ağzı yine açıldı. Onun tepkisine her ne kadar gülmek gelse de içimden, o gün bugün değildi. Uyarır derecede kaşlarımı çattım. Mesajımı alınca kendini toparlayarak tüm ciddiyetini geri korudu.
Ali kendini kasmaktan artık ne kadar bıkmışsa rahat tavrıyla cevap verdi. "Hayır Burçak. Ortamı yumuşatmak için şaka yapmıyorum. Aslında düpedüz şaka yapmıyorum, ne duyduysan o tamam mı? Seviyorum seni işte, ilk -senin tabirinle- arkadaş olduğumuz günden beri. Ufak bir hoşlantı zannettim çok irdelemedim hatta. Ama sonradan yakın temasta bulunmaya başladık birbirimize ve bu senin gözüne gayet normal geliyordu. Çünkü beni arkadaşın olarak görüyordun. Bana her dokunduğunda kalbimin nasıl attığına yüreğin bile dayanmaz. Bunu bile bile nasıl bir yola girdiğimin farkındaydım. Uzaklaşmam gerekiyordu senden belki de." Yorulmuş bir ifadeyle baktı. "Ama uzaklaşamadım, bir türlü kopamadım kalbinden."
Burçak duyduklarını hazmetmek istemiyordu. Sıkıntıyla nefes verdi. "Ben sana hiç o gözle bakmadım, Ali..."
Ali'nin gözlerinden sadece tek bir duygu geçti. Acı. Burçak başını önüne eğerek eşyalarını topladı aceleci olmayan bir tavırla. Bir yanı gitmek istiyor diğer yanı gitmek istemiyordu. Masanın üzerinde ki telefonuna uzandığı sırada eli durdu. Ali'ye bakmadan konuştu. "Bundan sonra da sana o gözle bakabilir miyim bilmiyorum, güzel duygularının hedefi ben olmamalıydım çok özür dilerim... "dedi boğuk ve bir o kadar da pürüzlü bir sesle. Telefonunu kaptığı gibi bu anı hiç yaşamak istemiyormuşçasına adımlarını hızlandırarak çıkışa yöneldi. Bugün ben zararlı çıkmamış olabilirdim ama sevdiklerimin yanan canını gördükçe hepsinin zararı üstüme ağırlık yapıyordu.
Ali'nin gözleri hafif kızarmaya başladı. Yutkunmaya çalışıyordu ama boğazında ki düğüm buna müsade etmiyordu. Gözleri dolmaya başlayınca göz kapaklarını örttü, kimse görmesin diye. Baş parmak ve işaret parmağını göz pınarlarına bastırarak biraz bekledi. Açtığında ise hepimize teker teker bakarak gülümsedi. "Sorun yok, iyiyim ben." dedi aksini düşünmemizi engellemeye çalışarak. Kimsenin buna inanmayacağını biliyordu ama Ali dışarıdan kötü görünmeyi sevmezdi. Ciğerine kadar tanırdım, sürekli üzüntüsünü gülüşüne sığdırarak kapatırdı. Bu sahne içimin acımasına sebebiyet verirken, omzumu sıvazlayan elini hissettim. "Asma o suratını kankam sen doğru olanı yaptın kendini suçlama, sonunu hepimiz biliyorduk ne de olsa."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalancı Nefret / Yarı Texting
أدب المراهقينakgün.korall: Bilerek mi yapıyorsun tüm bunları yoksa hepsi birer tesadüf mü? akgün.korall: Neler çeviriyorsun bilmiyorum ama bir dahaki sefere bu kadar hoş karşılamayacağımı bil. alminaa_vural: Hoş karşıladığın tavrın bu mu? alminaa_vural: Eh soray...