" Abi benim parayı ne zaman vereceksiniz? "Poyraz yanımda ilerlemeye başlayınca ona bakıp başımı salladım.
" Git babamdan iste, kasayı kurcalamayayım şimdi. "
" O buraya sen oraya yolluyorsun ama böyle olmaz ki! "
iç çekerek bakalla girip yerime bakması için bıraktığım Kerem'i masadan aldım.
" Birileri geldi mi? "
Başını kaldırıp bana baktı.
" Baban geldi, seni sordu. Birazdan gelir dedim ama beklemedi gitti. Git bir bak istersen. "
Başımla onaylarken Poyraz'ın elini tutup telefonu eline tutuşturdum. Poyraz yine Kerem'in uzarken daha da garipleşen bukleleriyle dalga geçmeye başlarken omuzlarından tutup kasanın başına geçirdim ve oturttum onu.
" Sesin borozan gibi çıkıyor!
Biz bir şey diyor muyuz?"
Gayet güzel benim saçlarım bi kere! "
Öyle.
Verdiği kilolarla yanaklarındaki hafif tombulluk gitmişti, bakışı bile daha keskindi. Gerek tipi gerek vücudu şu bir kaç ayda çok değişmişti ama hâlâ çok güzeldi her şeyi. Dilerim kalbindeki de bir an önce değişirdi. Onları geride bırakıp ellerim cebimde dışarı çıktım. Hava yazdan kalmaydı.
" Gürkan. "
Yanımda benimle yürümeye başlayan herife dik dik baktım. Utanmaz.
" Efendim Levent abi? "
" Barışalım mı? "
" Hayır.
Baba, bana bakmışsın? "
Kasaba girerken o dışarıda kaldı. Et döven Ali abiye başımla selam verip masaya geçtim ve yaslandım. Kerem'in yokluğunu çok fazla hissediyordum. Gitmeden bana her şeyi anlatması iyi mi oldu kötü mü aşırı kararsızdım. Orhan beni sevdiğini söylemişti. Bir kere söylemişti ama söylemişti işte.