Helikopterin yaklaşmasıyla yanımda duran Turan Albaya baktım.Öğrendikleri yüzünden oldukça sinirliydi.İlk fırçayı hiçbir şeyden haberi olmayan ben yemiştim,sıra timdeydi.Buraya canlı olarak getirmeleri gereken Saru kod adlı terör örgütü üyesi ölmüştü.
Albayda dahil herkes orada neler olduğundan emindi.İstedikleri kadar telsizleri ve sinyal vericileri kapatsalar da herkes neyin ne olduğunu biliyordu.Onlar için zor bir görevdi,eğer gerçekten önemli birisi olsa Kuzgun Timinin gitmesi uygun olmamalıydı.Onların yanında bende olsam bende aynısını yapardım ve bu konuda alacağım ceza umrumda olmazdı.Onların da olmamaştı.
Helikopter iniş yaptığında herkes teker teker inip albayın karşısında dizildiler.Albay sesinden bile sinirli olduğu bir şekilde konuşmaya başladı."Sizin göreviniz neydi üsteğmen!?"Polat'a doğru yaklaşıp yüzüne doğru bakırmaya başladı.Albayın sorduğu soruya Polat'tan bir cevap gelmemesiyle albay sorusunu yineledi.
"Kamplardaki örgüt üyelerini ve Saru kod adlı terör mensubunu buraya getirmek,"diye yanıtladı en sonunda.Çok fazla sakindi,yaptığı şeyden pişman değildi.Ona katılmak istemezdim ama ben de olmazdım."Siz ne yaptınız!?"
"Biz görevimizi yerine getirdik.Saru bizim elimize geçmemek için kendisini öldürdü,"dedi ama nafileydi.Karşısında kaç yıllık albay vardı.Onu kandırması zordu çünkü bu yollardan o da geçmişti.Uzun zamandır bu timin başında olan Turan Albay ise tabii ki de inanmamıştı.
"Bir süre karargahtan dışarı çıkmanız ve dışarı ile iletişim kurmanız yasaklandı,"diyerek arkasını döndü albay."Kızım,"diye kısık ses ile konuşan Erdem abiyi duymuştum.Albay da duymuş olacak ki hızlıca arkasına döndü."Kızını çok düşünüyorsan kendini riske atmayacaksın başçavuş,"diye bağırmasıyla ben bile olduğum yerde titremiştim.
Albay gerçekten çok kızgındı ve ona da hak veriyordum.Eğer nerede olduklarını öğrenemeseydik şuan buraya gelen bayrağa sarılı tabutları olabilirdi.Bu yapacaklarından en azından benim haberim olsaydı buradan onlara yardım edebilirdim ama onlar bana hiçbir şeyden bahsetmemişlerdi.
Albayın bağırmasıyla Erdem abi susmuştu.Albay kafasını iki yana sallayarak karargaha doğru ilerlemeye başladı.Albayın gitmesiyle bakışlarım sırayla hepsinde gezindi.Polat ile göz göze geldiğimde bakışlarımı bu sefer çekmeden onlara doğru yaklaştım."Yapacağınız şeyden haberim olsaydı daha iyi olurdu,"derken hepsinin bakışları bana dönmüştü.
Bakışlarından ne demek istedikleri belli olsa da ağızlarını açmadılar.Bir süre sessizlik olduğunda bende karargaha ilerlemeye başladım.Cebimden telefonu çıkardığımda Eren'e bir teşekkür mesajı yazmaya başladım.Eren'e yazdığım mesajı yollarken odamın önüne gelmiştim.Ben odaya girdikten sonra pat diye kapının açılmasıyla arkama döndüm.Karşımda Kağan'ı gördüğümde sinirle konuşmaya başladım.
"Dingo'nun ahırı mı burası?"
En azından karargah sınırları içinde Kağan'a karşı düzgün davranmam gerekirken sınırlarımı zorluyordu.Bir üsteğmen gibi davransaydı bir teğmenin onunla nasıl konuşması gerekiyorsa öyle konuşurdum."Bizim durumumuzdan kimseye bahsettin mi?"
Sorduğu soruyla istemsizce kaşlarım çatıldı.Bazen onun kafasında ne kurduğunu çözemiyordum."Ne alaka?Neden bahsedeyim,"dedim.Kağan arkasını dönüp çıkmak üzereyken tekrar konuşmaya başladı."Bahsetmede.Kimsenin bilmesini istemiyorum,"demesiyle sinirle gülümsedim."Emin ol istesende bahsetmem,"diyerek önüne geçip çıkması için kapıyı açtım.
Benim kapıyı açmamla karşı kapının sertçe kapanması bir oldu ve büyük ihtimalde kapıyı sertçe kapatan Polat'tı.Kağan'ı itekleyerek dışarı çıkardığımda yüzüne bile bakmadan albayın odasına doğru ilerledim,kapıyı çalarak içeri girdiğimde albayın bakışları üzerimdeydi.Albay time ceza vermişti ama bu ceza benim içinde geçerli miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZGUN
Teen FictionBenimse gözlerim onun üzerindeydi.Boran'a dönük olan vücudumu onlara doğru çevirdim.Tam o sırada yüzümdeki peçeyi çıkardım ve Polat'a doğru yaklaştım.Polat'ın yüzündeki şaşkınlık beni güldürecek gibi olsa da ifademi düz tuttum.Sonuçta kimse yedi yıl...