Ben revirin içini dinliyor olsam hızlıca soldaki koridora sapardım.Kapıyı açtığım gibi odadan çıktım ve sol koridora döndüm.Etrafa bakındığımda kimseyi görmememle elimi duvara geçirdim.
"Ne oluyor?"diyerek içeriden çıktı Pelin."Birisi içeriyi dinliyordu,"dedim ona dönerek.Kaşları çatıldığında etrafına bakındı.Umarım bunun altından o çıkmazdı."Eğer bu kişi her kimse benimle değil seninle konuşacaktır,"dedim sakin kalarak.
"Bu kişi abin ise gelip seninle direkt konuşur ama değilse ağzını arar,"dedim Kağan olma ihtimalini düşünerek.Pelin anlam veremeyen gözlerle bana bakmaya devam ediyordu."Her kim olursa olsun bu konuda bir şey soran olursa gelip bana söyle,"dedim.
Bunu alakasız biri duymuş olsa bile bizim için sıkıntı yaratabilirdi.Aynı tim içinde böyle şeyler pek makul değildi.Pelin onaylarcasına kafasını salladığında etrafıma bakarak ilerlemeye başladım.
Dinlenme odasına geçmek yerine kendi odama geçtim.Görevlerden kalan dosyalar ile ilgilenmek aklıma geldiğinde masanın başına oturdum.Belgeleri sırayla okuyup imzalamaya başladım.İkinci belge bittiğinde çalan telefonumu masanın üstüne çıkardım.Görkem'in aramasını cevapladım ve haporlere aldım.
"Kardeşlik ölmüş,"gerçekten birinin ölüm haberini veriyormuş gibi çıkan sesiyle.Saatime baktığımda çoktan İstanbul'a varmış olduğunu fark ettim.Onu arayıp sormadığım için yakınıyordu.Sanırım haklı olarak.
"Yol yorgunusundur diye aramadım,"dedim.İnanmayacağını gayet iyi biliyorum ama şansımı denemek istemiştim.
"Yürü git.Üçkağıtçı,"dedi asla inanmamış bir tonda.
"Nerdesin,"dedim konuyu geçiştirmeye çalışarak.Diğer türlü dilinden kurtulamayacaktım.
"Bizimkilerin eve gidiyorum.Dicle'yi özledim,"dedi.Bir yandan telefon ile konuşurken diğer yandan dosyalara göz atıyordum.Dicle'nin ismini duymamla kafamı dosyalardan kaldırdım.Bende çok özlemiştim cadıyı.
"Kıskandım,"dedim özlemimi şakaya vurarak.Belki görev için gittiğimizde vakit olursa 5 dakika Dicle'yi görmeye gidebilirdim ama hiç zannetmiyordum.
"Kıskanma bir ara seni de özlerim,"dedi gülüşü kulaklarıma dolarken.
"Ben seni diğer muhabbetten aramıştım,"dedi alttan alttan beni yoklarken.Polat hakkında sonra konuşuruz dediğimde bu kadar kısa bir sonradan bahsetmiyordum.
"Hiç değişmemiş.O katır inadı hâlâ var,"dedim sinirle.Haksız yere dedikleri aklıma geldikçe sinirleniyordum.
"Dinlemedi değil mi?"
"Anlatmadım ki,"dedim oflayarak.
"Bırak ne hali varsa görsün.Sen niye kendini yoruyorsun ki kızım,"dedi o da sinirle.
Ben Polat ile tanıştığımda Görkem diye biri hayatımda yoktu.Görkem ile tanıştıktan sonra Polat'tan bahsetmiştim.Aslında kafayı bulup Kağan'a kadar her şeyi anlatmıştım desem daha doğru olurdu.
"Kendimi yormak değil,"dedim sıkıntıyla."Zoruma gidiyor abi.İtham ettiği şeylerin birini bile yapmış olsam sesimi çıkartmam,"dedim telefonu haporlerden alıp kulağıma yasladığımda."Şimdi sesimi çok çıkartıyormuş gibi,"dedim kendi halime gülerken.
"Elbet bir gün her şeyi öğrenecek.O zaman ne yapmayı düşünüyorsun?"diye sordu merakla.Polat konusu her geçtiğinde buna benzer sorular soruyordu.Her sorduğunda da sessiz kalıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZGUN
Teen FictionBenimse gözlerim onun üzerindeydi.Boran'a dönük olan vücudumu onlara doğru çevirdim.Tam o sırada yüzümdeki peçeyi çıkardım ve Polat'a doğru yaklaştım.Polat'ın yüzündeki şaşkınlık beni güldürecek gibi olsa da ifademi düz tuttum.Sonuçta kimse yedi yıl...