Bölüme geçmeden önce kısa bir duyuru yapmak istiyorum: Yayınladığım ilk ilk ilk kitaplardan biri Blood in the Water kitabımı yayından kaldırmıştım çok uzun bir süre önce. Fakat bugün bir okurum sayesinde tekrar paylaştım. Dileyenler gidip okuyabilir.
(Not: Kitap Evan Rosier hakkında.)
🌘
Taştan bir yürekten kötüsü taş yürekli bir adamın evinde barınmaktı.
Genç kız, bu eve üç gün önce getirilmişti. Sedlec'in İskelet Kilisesi denen o korkunç yerden sonra bu ev bir nebze olsun iskeletlerin arasından daha iyi bir yer gibi hissettirmişti ona. Neredeyse.
Babası olan o taş yürekli adam kendi evine getirmişti Silvana'yı. Ancak buraya gelirken evin nerede olduğunu söylememiş yahut dış cephesini bile göstermemişti. Yani ev ile alakalı olan bir çok şeyi gizli tutmuştu.
Şimdi ise Silvana nerede bulunduğunu bilmeden, yalnızca bu evin içinde kaybolmuş hissediyordu. Bu üç gün içinde iyiden iyiye zayıflamış, babasına lanet etmediği tek gün bile kalmamıştı. Zaten gün içinde tıkıldığı bir odadan Raden'i bir kaç kez ancak görüyordu.
Yine düşüncelere daldığı esnada odanın kapısının aniden açılmasıyla irkildi. Altı moraran gözlerini gelene çevirdiğinde Raden'le göz göze geldi.
"Babanla bir akşam yemeğine ne dersin Lala'm?" Raden, suratındaki gülümsemeyle ellerini arkasında birleştirdi. Bu sıradan bir gülüşe benzemiyordu, çünkü altında yatan anlamlar farklıydı.
"Yalnız kalmak istiyorum," diye mırıldandı Silvana. "Beni rahat bırak."
Raden dudaklarını büzerek başını sağ omzuna yatırdı. "Emin misin?" Diye sorduğunda Silvana şaşkınlığını gizleyemedi. Zorlamasını, her türlü o yemek masasına kendisini götüreceğini düşünmüştü. Belli ki düşüncesinde yanılmıştı.
Silvana sessiz kaldığında Raden bir elini kapı kulpuna atarak odanın dışına bir adım attı. "Sen bilirsin Zola. Yazık oldu, trende olanları öğrenme şansın bir müddet daha uzadı."
Raden odadan çıktığında Silvana yastığını eline alarak kapıya fırlattı. Bu ne biçim manipülatif çeşidiydi?!
Biraz sonra Raden, koridorun sonunda dikilirken bir kaç saniye sonra arkasındaki kapı hiddetle açıldı ve adamın dudaklarından histerik bir gülüş kaçtı. "Geleceğini biliyordum..." diye mırıldandı kendi kendine. Omuzlarını dikleştirerek kendini toparladı ve merdivenlerden inmeye başlarken "Ellerini yıkamadan sakın gelme." Diye seslendi keyifli bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lussuria | James Potter
FanfictionBirbirine sarmaşık gibi dolanan dudakları bu sefer tutkuyla değil, arzuyla değil; gerçek bir sevgiyle harmanlanmıştı. "Neden?" diye sordu Silvana kendini geri çekerek. James alnını alnına yasladığında tekrar "Neden James?" diye sordu. "Ortadan kayb...