BÖLÜM 45

870 42 11
                                    

Aslı'dan

Bu gün ikinci gün. Şahin geleli iki gün oldu. Onunla konuşmayalı iki gün. Buse denilen çiyanın Şahin'e yanaşmaya çalıştığı iki gün. Naza'nın Doktor'un bana tavır aldığı iki gün. Sevdiğim adamın her bulduğu fırsatta laf soktuğu iki gün. Salih denen o adamın beni biraz daha elde ettiğini sandığı iki gün.  Bu gün o evleneceğim ikinci gün işte. Bu gün oyunun yeni başladığı gün. Bu gün sonunun nereye varacağını bilmediğim gün. Bu gün sevdiğim adamın benden biraz daha nefret edeceği gün. Bu gün herşey ya bitecek ya da yeni başlayacak. Ama yeminim olsun ki Merve'ye yarım bıraktırdığım işi ben tamamlayacağım. O çiyanı kendi ellerimle öldürmezsem ben de Aslı değilim.

Şu halime bak! Bu ben miyim?  Bu muydu tek lafımla önüme ordular yıkan halim?  Bu muydu tüm dünyanın aradığı ama bir türlü bulamadığı kız?  Ben miydim bir grup insan iyilik meleği diğer bir grup insanın melek yüzlü şeytan diye adlandırdığı?  Ben miyim böyle güçsüz oturan? İnanamıyorum bu kız gerçekten ben miyim?  Hayatının her zerresini iyiliği ve kötülüğüyle tadan tattıran kız şimdi ben miyim?

Karşımda duran Zelal ile Zeynep'in aldığı gelinliğe çaresizce bakıp düşünen ben miyim?

"Yeter artık!  Sen tüm dünyanın korktuğu ama vatanını hiçbir şeye değişmeyen kızsın. Kendine gel artık. " diye mırıldanarak kalktım ayağa. Akşama daha vardı. Akşam iki dakika hazırlanırdım.

Aynada kendime baktım. Saçlarım her halde mutsuzluktan bu kadar yıpranmıştı. Bu düşünceme hafif bir tebessüm ettim. Kendime baktığımda aklıma ilk gelenin saçlarım olması ne komik ama.

Buraya abimle konuşmaya değişmeye gelmiştim. Hiç değilse hatırlayana kadar.  Çünkü anlattıklarında hep bir eksiklik var ve ben o eksiği tamamlamadan ben olamam. Ama kimliksizde yaşayamazdım dimi?

Derin bir nefes alıp odadan çıktım. Bu gün hava kötü müydü yoksa bana mı basıyordu?  Bilmiyorum  ama bu günü sorunsuz atlatmak istiyorum.

Hızlıca merdivenlerden inip kendimi dışarı attım. Hava zaten basıyordu hiç ceket falan uğraşamazdım.  Bahçede gördüğüm kişiyle kendimi biraz daha iyi hissettim. Celil abi beni sorgulamayan tek kişi oydu. Tamam abimde sorgulamamıştı ama yine de istemediğini belli etmişti. Beni fark edince başıyla yanına çağıran Celil abinin yanına çardağa gitmeye başladım.  Gidip yanına oturduğunda ne diyeceğimi bilmez haldeydim.

"Merhaba abi" deyince bana sadece başıyla selam verdi. Tamam ses çıkarmıyor dedim ama birinden bir şey duymaya ihtiyacım vardı.

"Mutlu musun Aslı? " dediğinde sesinde imandan çok samimilik vardı. Yalan söylemeye mecburdum.

"Evet abi" deyince cevap vermesi gecikmedi.

"İki yüzlülük sana hiç yakışmıyor. " deyince anlamaz tavırla bakmaya başladım. Ben iki yüzlü değildim.

"İki yüzlülükten kastım dilinin söylediği başka kalbinle gözünün söylediği başka. " deyince gerçekten şaşırmıştım. Beni bu kadar tanıması normal miydi bilmiyorum ama bu biraz da olsa beni tanıdığına işareti.

"Yok abi ne alaka. Sadece... Biraz yorgunum o kadar. " diye bir yalan uydurmaya çalışırken Celil abi devam etti.

"Şahin'i unutmadın dimi? Şu an ne halde olduğunu da az çok biliyorsun.  Hatta onunla aynı duyguları paylaşıyorsun he? " deyince sorarcasına ağzım aralanmıştı. Evet Şahin'i anlayabiliyordum. Çünkü o kız onun yanında gezerken deliriyorum. Ama mutlu gibiydi. Bana her baktığında gözünde nefret varken o kıza her baktığında gülüyordu.

BÜYÜK SIR SON HAMLE (şefkat tepe hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin