Bölüm 5

1K 55 5
                                    

SERDAR              

Kordon nereye gitmişti bir anda. Şahin de yok zaten. Bu arkadaşı kimse bizi büyük bir beladan kurtardı. Bizi değil aslında vatanı kurtardı. Allah razı olsun ondan kimse. Yavaş yavaş çekilmeye başladılar. Korkak itler ne olacak. Bir yaralımız varmış Doktor hemen tedavi etmiş. Ben böyle düşünürken Kordon ve Şahin yanıma geldi.

“Komutanım çekildi itler.”dedi ikisi birden.

“Onlardan çekildi de siz nerdesiniz he?”dedim. Yavaşça toplantı odasına ilerlemeye başlamıştık bile.

“Komutanım ben arka tarafı kontrole gitmiştim o sırada biri içeri atladı.”dedi Şahin.

“Evet, komutanım bu gelen bize bu olacakları söyleyen kişiydi. O sırada beni de oraya çağırmıştı. İyikide gitmişim yoksa Şahin i ayıltmaya uğraşacaktık.”dedi Celil.

“O neden? Hem arkadaşın ne dedi?”dedim. Celil bana durumu anlattı. Şahin o sırada diğerlerinin yanına döndü.

Allah’ım sen yardım et bize. Başımızdaki belaları kaldır. Yurdumuzun üstüne oynana bu oyunu boz ve oynayanların başına geçir. Sen bizlere cemalini görebilmeyi nasip et. Ve bizleri şehitlik mertebesine ulaştır. ÂMİN. Allah’ım sen kabul et namazımı. Bahçeye çıktım. Bu kapı bu lojman ne kadar sessiz ne hayaller vardı oysa. Bazıları yirmi yıl bazıları üç ay önce kurulmuş hayaller. Yirmi yıl önce kurduğum hayallerin gerçekleşmesi imkânsız bunu anlayalı on dokuz yıl oldu ama ya üç ay önce kurduğum hayaller Leyla’mla. Şimdi hiç kimse yok yanımda. Celil, Şahin ve Doktor dışında. Çardakta oturuyorlardı yanlarına yaklaştım. İnşallah onlar mutlu olur.

ASLI

Akşam oldu. Canımın sıkıntısından patlayacağım. Sanki pimi çekilmiş el bombasıyım da birazdan patlayacağım. Şu suratsız Botan iti de geçmiş karşımda zıkkımlanıyor. Bu adamı gebertmek istiyorum. Üsteğmenin mutsuzluğu da bunun yüzündenmiş zaten sıkayım kafasına gitsin ne önemi var. Bu bana bakıp sırıtıyor ama hadi hayırlısı. O asker aynı komutanına benzemeye başlamış yanında dura dura. Ama iyi yürekli birisiymiş, hiç değilse komutanı kadar asabi değildi. Adı Şahin’di sanırım. O değilde bu adam bana neden bir anda güvendi bana. Tamam, işime gelir ama güvenmiyordu sonuçta. Acaba kiminle konuştu? Oyun oynamıyorsundur inşallah Kordon yoksa bu vatan bir evladını kaybeder. Ben Aslı Kara olabilirim ama içimde hala o deli kız var bunu biliyorum ve benimle oyun oynamaktansa ölmeyi tercih edersin. İnşallah sadece güveniyordur.

Yatacağım yer burası mı? Yani bu ne ya? Yerde bir döşek var oda kendinden mi geçmiş savaştan mı çıkmış? Anlamadım. Vallaha ne rahat ben yardım ediyorum ama yine ben yatıyorum yerde. Önce biraz şu tozu sirkeliyim bari. Of bu ne böyle tozdan boğulacağım.

“öhö öhö.” Ah öksürük tuttu. Bu tozun içinde ben olsam bende tutarım herhalde. Nasıl sabah edeceğim bir bilsem.

SERDAR

Ah saat kaç acaba? Saat daha 02.00 zaman niye geçmiyor. Sanki içimde birini daha taşıyormuş gibiyim. Belki de o rahat değildir. Ben ne diyorum o öldü. Çocuk gibiyim. Bir türlü alışamadım ama alışacağım. Hem ben ne istedim ne de sebep oldum. Hakkımızda hayırlısı buymuş. Acaba toprağın altıda üşüyorlar mı? İkisi de sevmez soğukları. Ben ne diyorum, ne saçmalıyorum. Birisi toprağın altında bile değil. Külleri var sadece. Yanarak öldü. Onu öldürenlerin şehit edenlerin Azrail i olacağım bende onları yaşatmayacağım. And olsun ki onları bulursam hepsine yaptıklarının acılarını tek tek çektireceğim. Ona ya da onlara öyle şeyler yapacağım ki onlar Tabutçu Kordon Celil’i mumla arayacak.

Sabah çok iş var uyumam lazım ama uyku tutmuyor. Yatağımın üzerinde duran o mavi örtünün rengi Leyla’mın en sevdiği renkti. Onu benden o it oğlu it aldı. Ben de onu canını alacağım. Sizleri çok seviyorum…

ASLI

“Gitme gitme bırakma beni!”

Allah’ım rüyaymış şükürler olsun sana. Saat kaç acaba? O bu ne? Burada zaman da çabuk geçmiyor ha. Saat daha 02.37. inanmıyorum ya bu nasıl bir şey zaman geçmiyor. Evimi özledim sanırım ama Kordon un güvenini kazanmam daha önemli. Zaten bu it benim kim olduğumu bilse kendi kafasına kendi sıkardı herhalde burada yatırdım diye. Acaba biraz hava alsam nasıl olur? Belki işe yarayacak bir şey bulurum. Yavaşça doğruldum.“ah!”her yerim tutulmuş. Sırtım, boynum ah Kordon ah! Başıma ne işler açtın. Yavaşça kapıya yaklaştım ses yok. Zaten bu itler süt çocuğu gibi uyurlar. Acaba sütlerini içtiler mi? Kendi kendime sırıtmaya başladım. Yavaşça kapıdan çıktım bu koridorlar neden böyle beni çıldırtıyor acaba? Hiç bir şey hatırlamıyorum. Acaba daha önceden gelmiş miydim? Boş ver ya neyse. Koridor boyunca yürümeye başladım. Her adım atışımda kalbim daha hızlı çarpıyor. Nedenini bilmiyorum ama hiç hoş değil. Şu sağdaki oda Botan şerefsizinin odası olması lazım. Bakalım neler var odasında. Yine sinsi bir şekilde gülmeye başlamıştım. Kendime engel olamıyorum. İçeri girdim bunlar neden ışıkları kapatmıyor acaba? Arayan aradığını çaktırmadan kolayca bulsun diye mi? İçimden bir ses güzel şeyler olacak diyor ama hayırlısı. Masanın üstünde bazı belgeler vardı. Bunlar neydi acaba? Vay canına gizli sığınaklar, bunlar lazım olabilir. Çekelim şunların fotoğraflarını. Telefonumu çıkartıp kamerayı açtım. Sayfaların fotoğraflarını çektim. Ne kadar sığınakları varmış bunların. Bu it iyi çalışmış ama sadece kaçma ve kaçarken saklanma kısmına. Sağdaki kasa gözüme takıldı. Acaba ne vardı içinde? Yavaşça çektim. Bu ne ya gelmiyor. Of gelsene be kilitli ama ben bu kilidi kırarım. 

BÜYÜK SIR SON HAMLE (şefkat tepe hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin