Bölüm 58

736 23 4
                                    

Bölüm ilk yazdığım kadar içime sinmedi ve eksik öldü. Son kısmı biraz uzun olsa da hikayeyi biraz Aslı'nın ağzından anlatmaya çalıştım ama öncelikle hepinizden çok özür dilerim. Bu bölümün yarısından fazlası silindiği için Samsun'a gitmeden atamadım ve yazdığım halde tekrar silindi. Tam tamına eksiksiz sekiz word sayfası yazdım. Samsundan döneli bu gün tam bir hafta oldu ve ben ancak düzene girebildim. Bu yüzden tüm okuyucularımdan tek tek özür dilerim.

Şahin'den

Erken kalkmıştım. Oğlumun yanına gittiğimde uyandığını görmüş ve aynı odada yatan Sude'yi rahatsız etmemesi için alıp aşağı inmiştim. Aklım hala Aslı'nın neden bize bunu yaptığındaydı. Anlamıyorum hem kendinden hem oğlumuzdan ayrı bırakmıştı. Bir yanım onun aslında yanımızda olduğunu söylüyordu. Hatta bize sürekli Aslı Demir olduğunu söyleyen o kızın aslında karım olduğuna emindim. Onu gözlerinden tanıyorum. Dün güldü kahkaha attı ama gözleri bizden birine dönünce hüzün doluyordu. Nasıl Ki ben Mert'i kucağıma aldığımda sustuysa o kucağına alıp güldüğünde de gülmüştü. Birden birinin Mert'in yanağını sıkmasıyla başımı yukarı çevirdim.

"Günaydın bu aslan parçası nasıl bakalım? Yerim ben bunu. " son cümlesindeki ses tonunu gülümsememe neden olurken konuşmaya başladım.

"Sanada günaydın. Maşallah turp gibi herkesten önce uyanmış Sude'yi uyandırmasın diye aldım. Serdar abi yok mu?" dediğimde sırıtarak konuşmaya başladı.

"Vallaha en son kapının önünden ben gidiyorum diye fısıldadım... Ama ben ne yapayım bebeğim acıktı. Ben mutfaktayım isteğiniz var mı yağız oğlan? " deyip 'yağız oğlanı' Doktor gibi taklit etmeye çalışmıştı. Onun bu hali gülmeme neden olurken bunca zaman yanımda olan Naza'ya bakıp konuşmaya başladım.

"Teşekkür ederim Naza. " deyince ses tonumdan ne demek istediğimi anlamış olacak ki başını olumsuz anlamda sallayıp konuşmaya başladı.

"Ben ne diyorum sen ne diyorsun ya. Gidiyorum ben. " deyip mutfağa gidince onun bu haline gözlerimi devirip oğlumun burnuyla ve elleriyle oynamaya başladım. Naza bu bir yıl içinde çoğu kez yanımda olup dinlemişti. Rahatlatıcı bir havası vardı. Acımı unutmadan da işime odaklanıyordum. Aslı'nın kuzeni Serdar abimin de karısı olmasına rağmen daha çocukça bir havası vardı. Yine aklımda ki düşünceleri yok saymamı sağlamıştı.

"Oğlum... " dediğimde çıkardığı ses gülmeme neden olurken birden tabiri caizse ise atlayarak koltuğa oturan Aslı'ya kaydı gözlerim. Ardından arkasında bir elinde bardak bir elinde elma olan Naza'ya. Naza da kaşlarını kaldırmış olduğu yerde duruyordu. Aslı'nın gözleri önce bana sonra kucağımda ki Mert'e dönünce yüzündeki gülümseme kaybolmamasına rağmen gözlerini hüzün istila etmişti. Serdar abi ile Bora önden inerken diğerleri de arkada bir ordu gibiydi. Serdar abi ile Bora hala kımıldamadan yerinde duran Naza'yı görünce Serdar abi Naza'ya yürürken konuşmaya başladı.

"Naza ne oldu? " deyince Naza koltuğa yürürken diğerleri de koltuklara oturmuştu. Naza Bora'ya bakarak konuşmaya başladı. Aslında açıkçası Bora'ya pek ısınamamıştım. Soğuk ve sır kutusu gibi sürekli yüzündeki ifadesizlik maskesiyle geziyordu.

"Bu gece nerede yattı? " derken Aslı'yı işaret etmesi ile Bora Aslı'ya bakıp konuşmaya başladı.

"Dün gece sınırda ki gruplarımızdan birinde sorun çıktığı için ben gittim. Sabaha karşı geldim ama uyumuyordu. " deyince Celil abi konuşmaya başladı.

"Ne sorunu? " sorduğu soruyla Bora konuşmaya devam etti.

"Kameralarda sorun varmış. Sanki benim alanım. Korhan bey uğraşamazmış. " bu dediğine Korhan burun kıvırarak cevap verdi.

BÜYÜK SIR SON HAMLE (şefkat tepe hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin