II

288 3 3
                                    










Yine bir gece vaktiydi... Yıllar önce Eitagron ve kızının savaştan savaşa koştuğu ve aynı şekilde Verodianlar çapında namı Quaronith olarak dillere kazınmış Marcel Reinhold ve üvey kızı Lea Reinhold'un da ilk kez cephelerde biraraya geldiği günlerdi. Lea orduya yeni katılmıştı, o dönemde saçları kısaydı, tepeye dizilmiş okçuların arasında komutanının komutunu bekliyordu.



Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Eitagron ise kızının süvarilerden olmasını istedi. Eğer süvari komutanı ölürse kızının komutayı eline alıp durumu düzeltebileceğini biliyordu.



Quaronith, üssün önündeki Sur'u savunmak için hazırlık yaparken Eitagron saldırıyı gerçekleştirmek için dört gözle bekliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.







Quaronith, üssün önündeki Sur'u savunmak için hazırlık yaparken Eitagron saldırıyı gerçekleştirmek için dört gözle bekliyordu.

Lea, Quaronith'e zırhını giydiriyordu. Zırhı Verathian çeliğindendi, ince görünmesine rağmen Lea dokunduğunda aradaki farkı anlayabiliyordu. HH'in EIA'i burada ölüme terketmesinden beri onlar da artık Khareedon'u yerlileri kadar iyi biliyor ve imkanlarından faydalanıyordu. Her ne kadar teknolojilerini kaybetseler de onları hayatta tutan şey Khareedon'du ve EIA askerleri onu canları pahasına koruyacak kadar sadıktı.

Eitagron, odasının koridor bölümünde adım adım ilerliyordu. Kolları iki yana açıktı ve iki yanda konumlanmış askerleri zor durumda kaldığında kullanabileceği kesici aksesuarlarını takıyordu.

Quaronith de üsten çıkmış bölüklerin arasından adım adım ilerliyordu. Lea da kayaların arasından diğer okçular gibi onu izliyordu ve kendini onun arkasında bir yarbay olarak yürürken hayal ediyordu.

Atlı gözcü grubu Quaronith'in yanına vardı. Üç kişiydiler, liderleri "Geliyorlar efendim." dedi ve oradan ayrıldılar.

Quaronith umutsuzca düşünmeye başladı, başını öne eğdiğini gören Lea onun bir şey düşünmekte olduğunu anlamıştı. Onun gibi olabilecek her ihtimali düşünerek beyin fırtınası yapmaya kendini zorladı...

Eitagron binlerce süvariyi Quaronith'in ordusuna önceden salmıştı bile. Atlarını hışımla süren bu süvariler oldukça hırslı ve hararetliydi. Üsse yaklaşınca kılıçlarını çekmeye başladılar. İçlerinden biri kılıçlarını ters çekmişti, dirseğinden güç alarak kullanacaktı. Bir diğeri de kılıcını yıldırım gibi aniden çekti, gözlerinden nefreti okunuyordu. Eitagron'un kızı da aynı şekilde gösterdiği dişlerinden ne kadar çok öfke beslediği anlaşılıyordu.

Eitagron ise oldukça uzakta, düşman askeri ya da süvarisi gelecek biri var mı diye ufka gözleri kısık bir şekilde bakıyor, arkasında ordusuyla bekliyordu. Omzunda beklemekten sıkılan vahşi kuştan tiz bir çığlık yükseldi.

Komutanlarının emriyle en öndeki Verodian süvarileri yaylarına okları yerleştirdi. Ortalarda kılıçlı süvarileri yöneten Eitagron'un kızı ise yumruğunu sıkarak kolunu yavaşça yukarı kaldırıyordu.

Ve gelen emirle insan savaşçılar aynı anda kılıçlarını çektiler ve okçular da seri bir şekilde nişan aldılar. Lea da öyle.

Diğer bir grup kılıçlı piyade de üssün arka tarafından okçulara saldırmak için gizlice yol alıyordu.

Süvariler artık üssü ve onları bekleyen bir avuç mızraklıyı görebiliyordu, at üzerindeki okçular şimdiden onları nişan almıştı bile.

İnsan askerler mızraklarını atların ayaklarına saplayarak akıllıca bir şekilde avantaj sağlamış ve Verodian askerlerini aşağı düşürmüşlerdi ve düşen Verodianlar da yaya bir şekilde savaşmak zorunda kalmışlardı. Hatta insan askerlerden biri Verodianlardan birinin kılıcını düşürmeyi başarmıştı ama yeera onun kafasına tekme atarak onu yere yıktı ve savaşmaya devam etti.

İki ordu da birbirini yutarken Eitagron'un kızı Quaronith'i bulmuş, dövüşüyorlardı ve Quaronith'i perişan bir hale getirmişti. Kılıçla yaptığı saldırıyı Quaronith kılıcıyla durdurunca Eitagron'un kızı kılıcıyla gücünden de destek alarak Quaronith'in kılıcını savurmak istedi fakat Quaronith de direndiğinden Eitagron'un kızının sonradan kılıcını sağa kaydırması iki kılıcın da yere düşmesine neden oldu. Ve sonra Quaronith'e tüm gücüyle saldırdı, göğsüne tekme ve burnuna kafa attı. Quaronith de yere düştü ve elini burnuna götürdüğünde burnundan kan sızdığını fark etmişti.

Eitagron bir tepede kendi şaheseri olan katliamı izliyordu. EIA ordusu bozguna uğratılmıştı. Quaronith tepeye çıktığında arkası dönük olanın o olduğunu fark etti. Eitagron da bu anı bekliyordu, ona kafasını çevirip göz ucuyla baktı. Bakışları ve asık suratı kendisinin ve ayrıca Verodianların nasıl biri olduğunun ispatıydı...

Lea bir şey olacak dürtüsüyle savaşmaktan harap olmuş bir şekilde aşağıdan onları izliyordu...

Bu anılar gözlerinin önünde yavaşça söndüğünde Quaronith, en son geniş penceresinden ufka bakmakta olduğunu hatırlamıştı ve arkasından usulca gelen Lea'yı anca o elini bir omzuna çenesini de diğer omzuna koyduğunda farketmişti. Quaronith kolay kolay gerçekleşmeyecek birçok şeyi yaşamıştı, onun yanında her zaman olamasa da Lea ona güç vermiş ve zorlukları beraber aşmışlardı.

Eitagron, kızının omzuna koyduğu çenesini tuttu ve kaldırdı. O sırada evladının yüzü ileriye dönüktü, boşluğa bakıyordu, babası onun yüzünü okşayınca bakışları yavaşça ona doğru döndü. Bir erkeğe göre ince olan elleriyle kızının yüzünü alnından çenesine doğru yavaşça okşadı. Sonra omuzlarından tutup yavaşça ve hassasça kendine doğru döndürdü. Quaronith'le Lea başlarını birbirine verdiler. Ve ardından Eitagron'la kızı da...

***

İntikamın RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin