Ateşin yanında bacaklarını toplamış oturuyordu. Johan... Bu ismi haftalardır kimseden duymuyordu, neredeyse unutacaktı. Her akşam olduğu gibi gözleri titreyen alevlere dalmıştı. Ağzından haftalardır tek bir kelime çıkmadığını farketmişti. Zihnindeki öz benliği dışında yanında kimse yoktu. Burada ne yapıyordu? Neden buraya düşmüştü? Belki de buraya tesadüfen düşmek yerine kendi istemişti. Evet, bunu kendi istemişti. Eğer istemeseydi buna bir şekilde engel olabilirdi. Tamamen kendi salaklığıydı aslında. Yani... Aranmıştı, ne diyebilirdi. Ama bunun bir sebebi vardı. Olmalıydı. Ne istiyordu da kendine bela aramaya buraya düşmüştü ki...
Sadece hayatına anlam arıyordu. Khareedon'u kurtardıktan sonra Elena'yla evlenecek, çocukları olacak, ya sonra? Ömrünün sonuna dek rahat edecekti. Bunca şeyi bunun için mi yaşamıştı? Hayattaki amacı Svarod'a yardım edip, Khareedon'daki işini tamamlayıp, evlenip, okyanus kıyısında sakin bir köşke yerleşip çocuk yapmak mıydı? Herkes ondan Ilyr Karron diye söz ediyordu. O bahsettikleri Ilyr Karron'luk bu muydu? Bunu istemiyordu. Çevresindekilerin kendisine çizdiği yollardan geçmek istemiyordu. Bu yüzden belki de burada kalmak onu bu acayip rotadan çıkardığı için içten içe rahatlamıştı. Temiz bir sayfa açmalıydı. Ama öncelikle bu mahsur durumdan kurtulması gerekiyordu.
***
Eve geldiğinde saat oldukça geç olmuştu. Kapıdaki gardiyanlar Serra'ya kapıyı açtı. Serra içeri girdi ve "Merhabaa!" diye köşktekilere seslendi.
"Merhabalar leydim." diye Sör Tyber çıkageldi.
Merdivenleri çıkarken arkasından Morna geldi. "Kıyafetlerinizi değiştirmeye yardım etmemi ister misiniz?"
"Gerek yok, sağol, kendim halledeceğim. Yalnız kalmak istiyorum."
Takma saçlarını tek tek çıkardı. Gerçek saçları da beline kadar uzuyordu fakat uçları gitgide seyreldiğinden takma saçlarını taktığında daha gür gösteriyordu. At kılı fırçasıyla kalan saçlarını hızlıca taradı. Hızlı yaparken tarak vurmadığı saçının kalmamış olmamasına özen gösterdi. Üzerindeki kolyeleri, küpeleri tek tek çıkardı, tuvalet aynasının önüne koydu. Elbisesinin arkasında düğmeler ya da bağcıklar olmadığı için eteklerinden tutarak başından yukarı çıkarabildi. Astarlarını ve içliklerini de aynı şekilde çıkardı, üzerine yakasındaki dantelleri eteklerine kadar uzanan, derin dekolteli, sadece bel kısmında 3 tane düğmeyle bağlanan incecik bembeyaz bir gecelik giymişti. Yatağına uzandı. Baş ucunda yeni bir zarf gördü. Tyber koymuş olmalıydı. Arkasına baktı. Üzerinde mavi bir aslan mührü vardı. Bu Leon'dandı. Karnında kıpırtılar hissetmeye başladı, dayanamadı hemen mührü kırıp açtı. Burnuna onun mektubuna sıktığı keskin erkeksi kokusu dolmaya başladı. Komodinin üzerindeki çikolata paketlerinden birini açmasıyla gelen çikolata ve nane kokuları Leon'un erkeksi kokusunu bastırıyordu ve Serra çikolatalarını yerken bir yandan elindeki mektubu okuyordu. Serra'nın komodininde çikolatası ve şekerlemeleri eksik olmazdı. Komodinin üstündeki karaftan yanındaki bardağa taze sıkılmış meyve suyu doldurdu ve bir yudum aldı. Naneli çikolatasından bir ısırık daha aldı ve o naneli dolgunun dilinin ucunda eriyişini hissetti. Okudukları hoşuna gitmemişti. Bu adam neden bekletiyordu? Başka biri mi vardı? Tüm yazışmaları kelimesi kelimesine aklından geçerken bunu düşünmemekten kendini alıkoyamıyordu.
"Yalnız seni... Yalnız senin gözlerini..." Mektubuna cevaben önceden bunu karalamıştı. Şimdi yeni kağıt alması gerekiyordu.
***
Evdeki her işe koşan, herkesin gönlünü yapmak isteyen ama asla değer görmeyen kişiymiş gibi hissediyordu. Hele ki yaşadıklarından sonra... Svarod'un başına gelenlerden kendisinin suçlanması, kendi başına gelenler... Aşk hayatı da berbat olunca hiç gününde olmuyordu. Hemen Sör Tyber'dan rica etti, arkadaşlarına haber uçurttu. Onlar da kendisini kırmamışlardı. Sağolsunlar, hepsi toplaşıp gelmişlerdi.
"İstediğim bir şeyi yapmadı. Ben de canım istedi, ayrıldım."
Morna elinde uzun bir vazo dolusu kırmızı gülle geldi. "Leydi Serra, bunlar sizin için gelmiş."
"Diğerlerinin yanına koy." diye eliyle üstünkörü işaret etti. "Bu aralar böyle takılıyorum. Bakacağım bakalım, durum düzelecek mi."
Morna, vazoyu diğer vazo ve buketlerin yanına yerleştirirken Derille karşılık verdi. "Pozitif düşünmek gerek Serracım, gerçekten sana aitse seni bulur."
"Ben de o yüzden akışına bıraktım. Gerçekten seviyorsa bana geri döner zaten."
Nasia güldü. "Dişil enerjimiz yine yerinde bakıyorum. Bu kadar çiçeği ne yapacaksın?"
Serra kahkaha attı. "Soğuk davranıyorum bu aralar." dedi gözlerini devirerek. "Biraz daha soğuk davranayım düşüneceğim." dedi keyifli bir ses tonuyla.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikamın Rengi
Science-Fiction"Uzay, kanlı yaraların zamanla kaybolduğu ıssız bir vahşi doğadır. Belki gökyüzündeki yıldızlar bu yaraları hatırlıyordur." Evladı gibi sevdiği askeri Johan Rask, o zalimin eline düşmüştü. O Verodia lordu kendisini Johan'la tehdit edecekti ama kendi...