Bölüm 6

41 2 1
                                    




Deronayé Köşkü'nde Leydi Serra çalışma odasında masasının başında oturuyordu birtakım belgeleri inceliyordu ve bu arada yanı başında ayakta durmakta olan oğullarından biriyle bir şeyler konuşuyordu. Yaverleri aracılığıyla çağırdığı torunu Geara huzuruna geldi, ellerini önünde kavuşturarak "Beni çağırmışsınız." dedikten sonra ofiste oluşan sessizlik Geara'yı rahatsız etmeye başlamıştı. Bir süre sonra bu sessizliği babaannesi bozdu."Protestolara katıldığını duyduk."

"O sadece bir protesto değildi... Fakat doğrudur, bunu sizden saklamakta tereddüt etmiyorum."

"Bize ihanet ettin biliyor musun? Arkamızdan vurdun. Neden bunu yapıyorsun? Biz sana böyle mi öğrettik? Bizim aldığımız her karar Svarod uğrunadır. Aldığımız kararlar seni bugünlere getirdi. Bizim sayemizde şu anda bu köşkte oturuyorsun. Bunu konuşmuştuk. Bu senin de kararındı. Buna uymaman ne haddine!"

"Bir zamanlar bize barış sözü vermiştiniz. Aile sözü vermiştiniz. Bu savaşı durduracağımızı söylemiştiniz, kimseyi aç bırakmayacağınızı kimsenin hakkına el uzatmayacağınızı söylemiştiniz. On üç yıl geçti. Bu on üç yılınızda neden söz verdiğiniz barış gelmedi? İşsizler, ay sonuna maaşını yettiremeyenler artıyor. Neden insanlarınız iş bulamıyor? Neden yemek bulamıyor? Ayrıca neden Verodianlarla hala masaya oturmadınız? Siz bir asilzadesiniz, oğullarınızdan ikisi milletvekili, biri parti başkanı fakat Svarod first lady'sinden daha görkemli bir evdesiniz, bütün yasa değişikliklerine büyük amcam sayesinde müdahale ediyorsunuz. Uygun görmediğiniz hangi kanun varsa değişiyor, beğenmediğiniz hiçbir tasarı kanunlaşmıyor. Söyler misiniz, bu hakkı nereden alıyorsunuz? Amacınız nedir, cumhurbaşkanı olmak mı?! Kendinizi kraliçe ilan edeceksiniz ve yüzyıllardır Deronayé ailesinin Svarod'u yönettiğini artık gizlemeyeceksiniz! İleri demokrasiden bahsediyorsunuz, barış diyorsunuz ama bizi götürdüğünüz şeyin bunlar olmadığını gayet iyi biliyorsunuz!" dedi Geara.

Augustus söze girdi. "Sevgili yeğenim, gericilerin oyununa gelme. Biz hiçbir şeyi değiştirmiyoruz. Svarod halkının daha iyi temsil edilmesi için sistemi yeniden yorumluyoruz. Kadınlar için, çocuklar için, farklı cinsel tercihleri olan Svarodianlar için, hayvanlar için daha temiz, daha huzurlu bir toplum yaratmaya çalışıyoruz. Herkesle kucaklaşmaya çalışıyoruz, bizden öncekilerin hatalarını telafi etmeye, ezilenlerin hakkını iade etmeye çalışıyoruz. Bunun için gerekirse Svarod'un başına geçeriz. Hakkımızda ileri geri konuşanlara kulak asma. Onlar yaptıklarımıza tahammül edemeyip ağlamakla meşgul."

Yeğenine birkaç adım daha yaklaştı ve daha özel konuşabilmek için başını onun boy hizasına eğdi. "Biz bu ırkçı, gerici, homofobik ve ataerkil zihniyetin mağduru olmadık mı sanıyorsun? Siz gençler gibi babaannen de sürünmedi mi? Sizler de sürünmeyin, geleceğiniz yanmasın diye Yuvarlak Masa'yı o toplamadı mı?"

Bunca yıldan sonra ilk kez kendi kanından bir kan Serra'ya karşı geliyordu. Daha dünkü bebek kendisini Svarod'a monarşiyi getirmekle itham ediyordu. Ama sakin kalmak onun için hiç zor değildi. "Özgürlük için savaşmak sadece sokaklarda dayak yemekle olmaz. Bir şey değiştirmek isteyen herkes sokağa çıkınca yüz yıl geriye gidiyoruz. Erkekler çıkmaza girince çözümü şiddette arıyor ve sürekli aynı şeyleri yaşıyoruz. Her kafadan bir sesin çıktığı kalabalık bir toplulukta sesinin duyulması için yüksek bir yere çıkmalısın ve sesini yükseltmelisin. Biz de bunu yapıyoruz. Yüzyıllardır bu ülkeyi ayakta tutan bizdik ama kimsenin bize saygısı yok. Ülkemize de saygıları yok anlaşılan."

Geara'nın aklından "İlla kraliçe olmanız gerekiyor yani." demek geçmişti fakat o kimseyi küçümsemekten hoşlanmıyordu. Kendisinden büyük biriyle, hele ki bir leydiyle laf dalaşına girmek istemiyordu. Buna ahlak adına öğrendiği hiçbir öğreti, aldığı hiçbir terbiye el veremezdi. Yeterince sesini yükseltmişti zaten, kendini gayet iyi ifade edebilmişti bu yüzden rahattı artık. "Tam tamına seksen yedi yaşındasınız. Yolun sonuna gelmişken kraliçe olmanız nafile."

Kraliçe lafını duydukça Serra daha da ifrit oluyordu. "Bu ülkenin merkez bankası benim babamın parasıyla kuruldu. Deronaye ailesi 200 yıldır Svarod hazinesine borç veriyor. İçişleri Bakanlığı'nın binasının tapusu benim babamın üzerinde. Hazinede Deronaye ailesinin yani senin hisselerin var. Bu arada da Svarod'un bize 700 milyar marine kadar borcu var. 7 milyar dolar... Ve borç almaya devam ediyor. Senin toprağınla, senin paranla ülkeni batırıyorlar." Yavaş adımlarla torununa yaklaşıyordu. "O seksen yedi yıl içinde senin hayal edemeyeceğin kadar çok şey gördüm sevgili torunum. Senin o yirmi bir yılın bunu anlamaya yetmez. " dedi sinsice Serra Deronayé. Bir zehir kusmuştu torununa ve daha da sinirleri bozulursa daha büyük, daha acı bir zehir daha kusabilirdi. Pusuya yatmış bir kurt gibi gelecek cevabı bekliyordu. Avını köşeye sıkıştırmış gibi hissediyordu. O kahverengi gözleri parlıyordu, yüzünde memnun ve avının sonraki nafile hamlesini bekler gibi kurnaz bir ifade vardı.

Geara diyecek uygun bir cevap bulamadı, gerildiğini hissetti. "Sizin derdiniz Svarodianların mutluluğu mu? Yoksa babamızdan miras kalan alacaklar mı? Bizim başa geçmemiz neyi değiştirecek? Dışarıdaki polislere dur mu diyeceksiniz yoksa bu halk sizin malınızın üstünde tepindikleri için devam edin mi diyeceksiniz? Çok şükür, ben her şeyi anlayabiliyorum leydim." dedi odadan çıktı. Kapıyı kapatır kapatmaz hızlı adımlarla oradan uzaklaşmaya başladı. Sinirleri bozulmuştu. Babaannesinin ilk duyulduğunda masumane gelen fakat aslında sinsi ve imalı olan laflarına daha fazla katlanamazdı. Bu çarpıklaşmış aile düzenine direnmeliydi. Svarod'ta bir şeylerin değişmesi için bu şarttı.

"Bilmediği o kadar çok şey var ki..." dedi Augustus.

"Anlayamıyorum, onun böyle olması benim suçum mu acaba? Bir torun nasıl ailesinin mirasını elinin tersiyle itebilir? Ben istemeden de olsa ona kötü bir şey mi yaptım? Özünü unutuyor. Her şeye rağmen anlayışlı olmaya çalışıyorum, tüm bu felaketlerin ortasında ailemizi bir tutmaya çalışıyorum. Ama bana yaptığına bak. Köşk bu nesillere mi kalacak? Bu tavırlarla mı Deronayé ismini bizden sonra temsil edecekler? Babanız bunu görse ne der?" dedi üzgün bir sesle hanımefendi.

"Siz haklısınız leydim, sizin suçunuz değil." Oğlunun böyle söylemesi Serra'yı rahatlatmıştı. "Daha çok genç. Yeni yetme bir çocuğun laflarının kusuruna bakmayın."

"İkimizi de anlayan tek kişi sensin. Bana yardımcı ol lütfen. Bunu bir daha yaşamak istemiyorum."

Augustus boynunu eğerek emre olan bağlılığını ve annesine olan sadakatini gösterdi.

***

"Haftalardır ormanda, hayatta kalma mücadelesi içinde." dedi Ellarion'un lideri Eitagron'a. Eitagron Ellarion'un klanına ziyarete gelmişti. "Kızlar hiçbir şekilde ona zarar vermedi."

"Vakti geldi. Burada daha fazla barınamaz."

"Ne düşünüyorsunuz?"

"Bunu bana bırakınız. Bu mesele tam da elimin altındadır."

***

İntikamın RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin