"Zamanın ilaç olduğuna inanmıyorum. Evet, inanmıyorum. Kızma bana. Zaman sadece daha çok acıtır insanın canını. Biz aptal insanoğlu da zamanın iyileştirdiğine inanırız. Zaman iyileştirmez,uyuşturur. Ve üzülerek söylüyorum ki en etkili narkozun bile insan vücuduna etkisi yanlızca 12 saat ! Sonra geçer,narkozun etkisinden bahsediyorum. Acımaya başlar. 12 saat boyunca hiçbirşey hissetmemiş olman da hiç bir halta yaramaz."
Emir'in neyi kast ettiğini anlamam değil 12 saat, 12 dakika hatta 12 saniye bile sürmedi.
Ve ben sadece 'Neyden bahsediyorsun Emir ?' demekle yetindim. Yüzüne en sahici gülümsemesini yerleştirdi ve acı kahkahasını attı. Evet,acı kahkahasını. Kahkahanın acısı mı olurmuş demeyin. Olurmuş. Emirle öğrendim.
Döndü arkasını gitti sonra. 'Gitme.' demedim. Güneş öyledir. Gitme demez. Asıl ağır olan,'Git.' de demez.Ben Güneş. Güneş Erdem. Hayata dair bildiğim ne varsa onunla sildim,bilmediğim herşeyi onunla öğrendim. Bu ne büyük klişe demeyin. Hayattaki tekdüzeliklerin aslında ne kadar da sahici olduğunu göreceğiniz bir an gelecek. Ve o an,tüm kurulu düzeninizin sadece klişeden ibaret olduğu, yüzünüze adeta bir tokat gibi çarpacak.
Ben Güneş. Güneş Erdem. Kendim isteseydim bu ismi seçermiydim ? Sanmam. İsimlerin yaşaması gerektiğine inanıyorum. Ben ışığını Güneşten alan Ay bile olamam!Tüm kitaplarımı topladım. Toplamaya çalıştıkça elim ayağım birbirine dolanıyor,daha da berbat ediyordum. Tüm çalışmalarım, küçük notlarım her yere parça parça dağıldı. Sonunda başardım, çantamı koluma attım ve sınıfa yöneldim. Eşyalar kolaydı,ama şu 7 dakika da kendimi nasıl toparlayacağıma dair hiç bir fikrim yoktu. 5 dakika sonra sırama oturduğum da daha iyi görünüyor olmalıyım ki Duru bana döndü ve ;
-Güno! Bitti mi pineklemen ? dedi.
-Bitti.
-Sende bitmiş duruyorsun,kızım çok abartmadın mı sen şu proje meselesini ? Yetişirse yetişir,yetişmezse ek süre istersin hocadan olur biter. Canavar değil ya,verir. Sen başarılı bir öğrencisin en nihayetinde. (Dudağının ucu kalktı,göz kırptı ve gözlerini gözüme dikti.)
-Duru susar mısın ? dedim ama susmayacaktı biliyordum. Okulda bu konuyu açmamaya söz verdiğimiz halde bile öyle laflar ediyordu ki,nasıl bu konuyu açtığını sorabileceğim kadar açık asla yapmıyordu bunu.
Hoca sınıfa girdi. Duru önüne döndü. Ama dönüşü bile bana meydan okuyordu. Bazen neden onunla hala arkadaş olduğumu sorguluyorum. Sonra öyle birşey yapıyor ki,tüm cevaplarımı alıyorum.Duru . Duru Kaya. En yakın arkadaşım. Liseden beri en büyük hayalimiz ; aynı üniversite,aynı ev,aynı bölüm(ikimizinde haznesi aynı bilgilerle dolsun diye),aynı sıra(ders dışında konuşacaklarımız yetişmez diye),aynı kitaplar(Duru elbet okulun ilk haftasında kitap kaybedecek diye),aynı dersler,aynı hocalar(dalga geçilmesi muhtemel şeyleri birlikte goygoya dökelim diye)...
"Evet arkadaşlar,nasılsınız? "
-İyiyiz hocam.
-Sağolun hocam.
-Siz nasılsınız hocam?...
Başladılar yine muhabbete. Sınıfı tek tek inceliyorum,hepsinin yüzü gülüyor, bu dersi kimse kaçırmıyor zaten,kimse yanındakiyle muhabbet halinde değil,pür dikkat hocayı dinliyorlar. İnsanların yüzü bu sıkıcı konularda bile gülüyor. Ve işin en komik tarafı Seçkin bile derse katılıyor, evet ilkokulda gibi. Mimarlık ne desen hiç bir fikri yoktur ama bu dersi belki benden bile iyi biliyor. Tam bu düşüncelere dalmışken(sanırım uzunca bir süredir de bu haldeydim ve kendimi fazla kaptırmışım ki Durunun alttan ayağıma baskı uygulayışını bile farketmemişim)
-Evet Güneş ? Seni dinliyoruz!
Kafamı kaldırmamla hocayla göz göze gelmem bir oldu. Dönüp Durudan yardım dilenir gibi baktım,birşeyler fısıldadı ama mümkün değil, duyamıyordum.
-Ho-camm...Ben... diye kekelerken bir anda aklımdan geçen mantıklı geldi ve dilimden döküldü :
-Ben biraz kötü oldum da.İyi gelir diye kendimi dinlendirmek istedim, özür dilerim.
-'İyi misin? ' dedi endişesini gizlemeye çalışarak. Bu endişeyi koca sınıfta 2 kişi görebilirdik ancak. Ben ve Duru. Durunun anladığından da kollarını önünde bağlayıp sıraya yaslanınca emin oldum.
Bir yalan attıysam devam ettirmem gerek diye düşünerek, ayaklandım ve revire gitmem gerektiğini söyledim. Kolumdan tuttu ve sınıfa dönüp:
"Bu son anlattığımı baz alarak önünüzde ki projelere ek yapmanızı istiyorum. Ben geleceğim." Dedi ve yürümeye başladık.
Kimse hiç birşey anlamadı,Emir Hoca böyleydi çünkü. Sınıfta olan küçük bir olaya bile kayıtsız kalamazdı.Ha O mu ? Emir mi ? O Emir bu Emir işte. Emir Özdemir. 6 yıl önce ben ilk senem için bu fakülteye adım attığımda,O Yüksek Lisans son sınıf öğrencisiydi. En yakın arkadaşına göre,bundan sonraki hedefi yurtdışında doktorasını tamamlamaktı ama O,bir anda burada akademisyen kalmayı tercih etti. 1 yıl dönem üstüm ve 5 yıldır bölüm hocam.
"Daha iyi misin? " Diye sordu revirdeki hemşire ve ekledi "İhmal etme,mutlaka bir doktora görün." Tamam der şekilde kafamı salladım. Emir'e dönüp "Hocam serum bittiğinde daha da kendine gelmiş olur,tansiyonu düşmüş muhtemelen,şimdi toparlanmış görünüyor " dedi ve odadan çıktı.
Kalbim hızlıca çarpmaya başladı,muhtemelen perdeyi açıp yanıma gelecekti. Nitekim öyle de oldu. Hala tedirgin,hala korku dolu bakıyordu.
-Duydun değil mi ? İhmal etme diyor.
-İhmal etmiyorum zaten.
-Evet etmiyorsun. Kendin dışında hiçbirşeyi ihmal etmiyorsun sen. Hemşire de bende kendini ihmal etmemenden bahsediyoruz.Hoşnut olmadığım her zaman yaptığım gibi kafamı tam tersi yöne çevirdim,cevap bile vermeden. Sustu o da. Ben konuşmasını istiyordum. Konuşma diye bağırıp konuşmasını istemek ne büyük bencillik!
Sessizliği yine o bozdu :
-Duruyu çağırmamı ister misin?
Ona döndüm:
-Mümkünse,lütfen. Çünkü hala burda olman kendine çok büyük haksızlık.Sen kendine bunu niye yapıyorsun ki?
-Bunu haksızlık olarak mı nitelendiriyorsun ? diye serzenişte bulundu.Sonra baş ucumdaki sandalyeye oturdu,derin bir nefes aldı. Sanırım artık 6 yıldır kaçtığım gerçekle yüzleşecektim ve hiç bir kaçışım yoktu. İşte asıl şimdi tansiyonum düşmeye başlamalıydı. Tekrar derin bir nefes aldı,daha uzun soluklu ve hiç soluksuz konuşmaya başladı :
-6 yıl önceyi hatırlıyorsun ve tüm bunlar bu yüzden değil mi ?...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FACİA
Short StoryErkek kadına dedi ki: - Seni seviyorum, ama nasıl? avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya, çıldırasıya... Erkek kadına dedi ki: - Seni seviyorum, ama nasıl? kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz, yüzde...