Altı Yıl Önce-12 Eylül 2013

12 6 113
                                    

Duru ile ellerimiz ve ayaklarımız zangırdaya zangırdaya okulun yolunu yürümeye başladık.
Neyse ki ailelerimizi dün Ankara'ya göndermeyi başarabildik,yoksa şuan onların kollarında bahçe kapısından giriyor olurduk,düşüncesi bile çok korkunç.

Evden çıkmadan önce son ses müziğimizi açıp,kahvaltı etmiştik.
Bu çok büyük bir coşkuymuş.
Duru,okul için yaptığı alışverişteki en cafcaflı rengarenk elbiseyi giymişti.
Bense,aynı gün aldığım siyah elbiseyi ve hırkayı.

Okul bahçesinden içeri girdik,koskoca bahçenin her yanı insan kaynıyordu. Açık havada bile uğultu hakimdi ama kulağa çok hoş gelen bir uğultu.
Kimi birbirine sarılıyor,kimi toplanmış muhabbet ediyor,kimi ayakta çember çizmiş kahve yudumluyor.

Duru ile birbirimize bakıp,yumruklarımızı tokuşturduk.
Bizim en bilindik zafer hareketimizdir o.
Artık ailelerimizden farklı bir şehirde ve aynı evde kalacaktık.

"Güno,inanamıyorum ya ! Şuan ikimizde aynı sınıfa yürüyoruz farkında mısın? Tamam bölüm konusunda biraz itilmiş olabiliriz ama inan bunun bile önemi kalmadı şuan ,çünkü etrafa bakar mııısııın ? Delireceğim. Kızım eğer bunlar erkekse, Ankara'dakiler neydi ?" Dedi Duru.

Patlattım kahkahayı. " Kızım sen buraya okumaya geldin biliyorsun değil mi ? Ne diye ava çıkmış gibi davranıyorsun ?"

"Of Güneş ya. Benim ki laf işte, gözün gördüğünü de mi konuşmayalım canım ?"

Bahçedeki oturma alanlarına ilerledik ama burada yer bulmak sandığımızdan da zor. Her masa dolu.
Sadece ilerideki dört kişilik masada,bir kişi oturuyor.
Ve önündeki kitaplardan da anlaşılacağı üzere, ders çalışmak için orada. Muhtemelen beklediği biri ya da birileri de yok.
Rahatsız etmek istemezdik elbette ama başka bir şansımız da yoktu. Aslında vardı da,Duru çocuğu görünce,diğer tüm oturma alanlarını eledi.
Derse daha kırk beş dakika olması da beni,O'na ayak uydurmaya itti.

"Selam!" Dedi benden bir adım daha önden,o sırada çocuk kafasını kaldırıp Duruya baktı "Eğer sandalyeler boşsa oturabilir miyiz ? Başka boş yer hiç yok,senin tek olduğunu görünce,rica etmek istedik."

Çocuğun bakışından, durumdan hiç hoşnut olmadığını anlayınca hemen araya girdim ve kitaplarını göstererek " Hiç ses yapmayız." Ağzımı fermuarladım "Söz !"

Konuşmaya başlayınca gözü bana döndü ve uzun süre yüzüme baktı. İki dakikanın sonunda bir cevap alamadığımızı farkedince Duruya hadi der gibi baktım. Tam geriye dönüp ilerliyorduk ki , arkamızdan seslendi: "Tabii "
"Tabi ,yani gelin oturun lütfen. Ben şey oldum. Şey. Şaşırdım. Yani ne dediğinizi anlamadım. Yani aslında anladım da şey yapamadım. İdrak edemedim."
"Allah kahretsin ne diyorsun oğlum ya?!"
"Yani lütfen." Diyerek sandalyeleri çekti "Lütfen,buyurun,oturun."
"Hiç sorun olmaz."
"Hoş geldin hatta." dedi bana bakarak
"Yani hoşgeldiniz." dedi anlam veremediğimizi anlayınca.

Geri dönüp çektiği sandalyelere oturduk. Duru ile birbirimize şaşkın şaşkın baktık,onunda benim gibi neye uğradığını şaşırdığı belliydi. Sonra çocuk tekrar konuşmaya başlayınca, ikimiz de O'na döndük :

"Kahve içer misiniz ? Size kahve getirebilirim. Yani buranın kahveleri çok güzel değildir ama yoklukta gider. Ve yakınlarda güzel kahvesi olan bir yer olmadığına göre de yokluktayız. "

"Sağol." dedim "Ama inan hiç gerek yok. Zaten böyle dersini bölmüş gibi olduk. Lütfen devam et,eğer devam edersen, kendimizi mahcup hissetmeyiz."

"Ha onlar mı?" dedi kitaplarını kapatıp "Aslında benim çalışmam bitmişti,tam kaldırıyordum bunları da işte."
"Emir ben bu arada " Diyip elini uzattı bana.

FACİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin