Gözümü açtığımda,saat 11:00 olmuştu.
Patates kızartması kokusu burnuma geldiğine göre,Duru cumartesi kahvaltısına çoktan koyulmuş,hatta belki herşey hazır uyanmamı bekliyordu.
Yataktan kalkıp,telefona baktım. Telefonum kapalıydı. Lavaboya ilerleyip elimi yüzümü yıkadım. Yüzümü kurularken Duru koridorun diğer ucundan seslenmeye başladı :
"Ooo Güno. Günaydın kardeşim. Hiç uyanmasaydın.""Ohhh,mis gibi kokular geliyor. Günaydıın canııım arkadaşım benim. " diyerek yanaklarına öpücük kondurdum.
"Keyfine yok diyecek yok bakıyorum da. Nedir seni böyle pamuk şeker gibi uyandıran?"
"Hiç." Derken gerçekten mutlu mu göründüğümü düşündüm.
Evet güne pozitif uyanmış olabilirim ama bu tamamen Emirle mi ilgiliydi?
Tabi ki Emirle ilgiliydi aptal!
Şu son altı yılda,sana güzel gelen herşey Emirle ilgili zaten.
Az önce yüzünü yıkarken bile telefonu açıp bir an önce ondan mesaj gelip gelmediğine bakmaya niyet ettin."Sen geç, ben telefonumu alıp geliyorum." Diyerek Duruyu mutfağa gönderdim, odamda telefonun açma tuşuna basılı tutup,açılma ekranını görünce,mutfağa ilerledim. Tüm bunları yaparken lisede ailesinden gizli odasına çekilip,sevgilisine mesaj atan heyecanlı kız çocuğu gibiydim. Aynı zamanda ise stresli.
Pin kodunu girdim ve masaya oturdum."Ne güzel bir kahvaltı bu böyle. " derken telefonuma bildirim sesi düştü. Ekrana baktım ve bildirim çubuğunu aşağı indirdim. Kahretsin, tabi ki oydu. Mesajı iki saat önce atmış hem de.
Emir ÖZDEMİR
-Günaydın. Ama bugün,gün gerçekten aydın.
Seni seviyorum,bugün bambaşka.
Pencereni açsana, bugün Güneş bile başka,sen gibi.
Kuşların sesi,başka.
Bu trafiğin sesi bile başka.
Ağaçların yeşili başka.
Ben başka.
Güneş,bugün ben bile bir başka.
Seni seviyorum.
Günümün aydını,her günden farklıysa,senin ışığınla beslendiğinden başka.
Benim bugün günüm aydın,benim bugün,gözüm de aydın.-Emir,günaydın. Açtım penceremi bakıyorum da herşey dünle de,bir hafta önce ile de aynı. Sana niye farklı geldi anlamadım.
Cevap o kadar hızlı geliyordu ki,yazdıklarımı okumadan mesaj atıyor olduğuna eminim.
-Balkona çıkar mısın ?
Hızla üzerime ceketimi alıp balkona çıktım,evimiz ikinci kattaydı ama karşı binanın birinci katına denk gelecek kadar eğimli bir mahallede oturuyorduk.
Balkonun altında duruyor, kafası balkona bakıyordu. Elinde bir demet çiçekle,bir karton poşet vardı.
"Emir,aklını mı kaçırdın sen ? Sabahın köründe ne işin var burda? "Diye çıkıştım.
"Aklımı kaçıralı altı yıl oldu güzelim." Diyerek sırıttı.
"Hadi ama ağaç oldum, gel de sana ait olanları al benden" diyerek elindekileri havaya kaldırdı.Sana ait olanları al derken kendini de kasteddiğinden o kadar emindim ki...
İçeri girdim,Duruya baktım,susuyordu,ne bir soru soruyordu ne de imalı tek bir laf ediyordu.
Duruya "Geliyorum." Diyerek çıktım kapıdan.
Aşağıya inerken kalbimin ne bu denli hızla çarpmasına sebebin sinirden olduğuna inandırmak istedim kendimi. Dün beni öptüğünde de böyle atıyordu çünkü,beni öpmesinden hoşnut olmadığıma göre ? Tabi ki sinirdendi. Adımlarım beni bir aşağıya yaklaştırdıkça,kalbimin atışı beş katına çıkıyor gibi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FACİA
Short StoryErkek kadına dedi ki: - Seni seviyorum, ama nasıl? avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya, çıldırasıya... Erkek kadına dedi ki: - Seni seviyorum, ama nasıl? kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz, yüzde...