Bu yolu son yıllarda o kadar çok gidip geldim ki. Gidişata bakılırsa daha da çok gideceğim.
İyileşmek için bir çabası yok. Sanki orası O'na dışarıdan çok daha iyi geliyor da sakın dokunmayın bana der gibi,oradan çıkmak için çabalamıyor.
Doktoruna bakılırsa ilk geldiği zamana göre bir hayli yol katedmişler. Bana kalırsa bizim burada, zamanla ablamın tepkilerini silmekten başka bir ilerlememiz yok.Karşılaşacağım manzarayı da ezberledim,tıpkı yolda gördüğüm dükkanları ezberlediğim gibi.
Görüş saatini bahçede geçirmek istediği için,bankta oturup elindeki deftere yazıyor olacak. Beni görünce göz devirecek ama bir yandan da yer açacak.
Ne git diyebiliyor O' da,ne de kal diyebiliyor işte.
Bir çoğumuz gibi.Ücreti teslim edip taksiden indim. Girişte kimlik kontrolüm yapıldı,yakınlığım teyit edildi ve yine şaşkın bakışlarla yol gösterildi.
Sıkıntı değil,ben bu şaşkın bakışları da ezberledim.
Tahmin ettiğim gibi bahçeye doğru gidiyorduk.
Ne onlar bildiğim yolları tek başıma gitmeme izin veriyorlar,ne de benim bu yolları tek başıma yürümek gibi bir isteğim var.Bankta oturuyordu,yazmaya daha başlamamış olacak ki defteri ile kalemi yanında duruyordu.
"Abla ." Diye seslendim.
Bakmadı.
"Abla ben geldim."
Göz ucuyla bana baktı ama cevap vermedi. Kızdığından değil. Hitabıma tepki verdiğinden.
Daha fazla ayakta durmaya mecalim olmadığından,bu sefer adıyla seslendim. Abla dediğimde bakmıyorsa,ismini söylememi istiyordur çünkü."Güneş." dedim.
"Ben geldim."
Yüzüme baktı,gülümsedi,defterini kucağına aldı ve bana yer açtı.
"Hoş geldin. Hiç gelmeyeceksin sanmıştım. "Elini tuttum,yanağına bir öpücük kondurdum.
"Özür dilerim. "
"İnan elimde olmayan bir çok sebep dizildi önüme. Aslında dün gelecektim. Ama çok yorgundum. Eve gider gitmez uykuya dalmışım. "Yüzüme baktı,uzun uzun inceledi. "Çok güzel olmuşsun. Saçların uzamış. Saçını yine mi boyadın ?"
Hıhı der gibi kafamı salladım. Saçımda boya yok ki desem de her seferinde böyle soruyordu. Bende artık böyle bir çözüm buldum.
Kafasını omzuma yasladı. "Benim saçlarımı da boyayalım mı ? Ben bu saçlarımdan kurtulmak istiyorum artık. Hiç sevmiyorum bu rengi. Nefret ediyorum. Benim saçlarımda sarı olsun istiyorum. " bunların hepsini ard arda soluksuz söyledi. Belli ki son gidişimden beri bunları düşünüp,bir daha ki gelişimde söylemek için hafızasına kaydetmişti.
"Niye öyle diyorsun ?" Diyerek kaşımı çattım. "Keşke benim saçlarım da seninkiler gibi olsaydı,ben çok beğeniyorum senin saçlarını. Bir kere doğal,benim ki gibi boya değil."
"Sahi mi ?" Dedi kafasını kaldırıp yüzüme bakarak.
"Sahi tabi. Kahverengi dünyanın en güzel saç rengi bence. Ama en çok sana yakışıyor." Duraksayıp,içimden Emir'e teşekkür ettim ve "Dünyanın tüm renkleri sanki sadece senin için yaratılmış." Dedim.
Boynuma sarıldı. Yanağıma bir öpücük kondurdu. "Çok şanslıyım senin gibi bir kardeşim olduğu için. Sen bu hayatta benim başıma gelmiş en güzel şeysin. "
Son cümlesinden sonra acı bir tebessüm kapladı yüzümü.
"Sende benim için öyle." Diyebildim sadece.Yarım saat hiç konuşmadan,kafası omzumda öylece durduk. Yarım saat sonra binanın çıkış kapısında hasta bakıcı belirdi.
"Güneş,hadi kardeşinle vedalaş,odana gidelim artık. " dedi ablama dönüp.
Ayağa kalktı,ardından ben kalktım. Bana döndü. "Senin saçların çok güzel. Sakın boyama olur mu ? Yüzün de çok güzel,sakın soldurma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FACİA
Short StoryErkek kadına dedi ki: - Seni seviyorum, ama nasıl? avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya, çıldırasıya... Erkek kadına dedi ki: - Seni seviyorum, ama nasıl? kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz, yüzde...