Eve geldiğimde,Duru endişe dolu gözlerle bana bakıyordu.
Elbisem yağan yağmurdan vücuduma yapışmıştı.
Tir tir titriyor ve olabildiğince boş bakıyordum.
Bana doğru yaklaştı ve boynuma sarıldı.
Ben ağlamaya başlayınca,koluma girip oturma odasına ilerledi.
Beni koltuğa oturttu.
Üzerime pijamalarımı getirip,ıslak olan elbiselerimi çıkardı.
Fön makinesi ile sırılsıklam olan saçlarımı kuruladı.
Sonra saçımı tarayıp,ördü.
Üzerime pike getirip,vücudumu sardı.
Elimi tutup,gözümün içine baktı.
Belli ki artık konuşmamı bekliyordu."Bahar yağmuru bu." dedim gözümdeki yaşları silerek "Ahmak ıslatan diye buna mı diyorlardı?"
"Sanırım hayır." dedi zoraki gülümseyerek.
"Eğer." dedim "Buna demiyorlarsa,artık demeliler. Çünkü bu tam bir ahmak ıslatandı. "
Telefonuna sarılıp birine yazdı. Emir'e olduğunu anlamak zor değil.
Sonra bana dönüp konuşmaya başladı "Seni çok merak ettim,hatta ettik. ""Tahmin etmesi güç değil." dedim "Defalarca aradınız, açmadım. Bana deli gibi kızgın olduğunu düşünüyordum,kızgın değil misin ? Yoksa bana kızamayacağın kadar çaresiz mi görünüyorum? Kırgın mısın ya da Duru?"
başımı dizine koydum
"Biliyor musun ben kendime o kadar kırgınım ki! Tüm dünya geçip bana kırılsa,hepsinin toplamından daha da ağır basar benim kendime olan kırgınlığım.""Güneş." dedi kafamı dizine koyunca,saçımı okşayarak devam etti "Ben senin her zaman yanındayım ve bu her ne yapmış olursan ol böyle olacak biliyorsun değil mi ?"
"Hıhı." dedim gözümden akan yaşın Durunun dizine düşmesini izleyerek "Biliyorum,teşekkür ederim. "
"Teşekkür et diye söylemiyorum. Unutma,hep bil diye söylüyorum." dedi.
"Merak etme." diyerek gülümsedim "Hafızam sadece kötü şeyleri tutmuyor. İyi şeyler de dönüyor beynimin içinde,nadir de olsa. "
"Emir buraya geliyor." dedi saçımı okşamaya devam ederken "Yani gelecekti,en son havaalanına geçiyordu."
Acı gülümsememi yerleştirdim yüzüme yine "Herşey gün yüzüne çıkıyor artık desene. "
"Emir seni merak ettiği için geliyor Güneş." dedi "Gerçeği öğrenmek gibi bir derdi yok."
"Ama benim gerçeği anlatmak gibi,kocaman bir derdim var Duru." diyerek kafamı kaldırdım "Hatta o kadar kocaman ki,elli kiloyum ben,elli kilo ile bu dünyaya sığamayacağım kadar kocaman."
Bir anda doğruldum.
"Ama önce bir müsaade isteyeceğim senden."Gözyaşımı silip,annemi aradım.
Çok geçmeden açtı."Ne yapıyorsun anne?"
"İyi kızım,oturuyoruz babanla. Sen ne yapıyorsun? Bir şey mi oldu ?"
"Ona söyler misin,ben herşeyi anlatacağım."
"Neyi?" dedi annem anlam veremeden "Neyi anlatacaksın diye söyleyeyim ki ?"
"Sen O'na söyle anne. O anlar. Hatta Kemal'e de haber verecekmişsin dersen,daha iyi anlar. "
Annem babamla konuşmaya başlayınca, telefonu kapattım.
On dakika geçmeden babam aramaya başladı.
Meşgule attım.
Sonra tekrar.
Annem aradı.
Açmadım.
Yabancı bir numara aradı.
Açmadım.
En son telefonu kökten kapattım.Duru yüzüme bakıyordu. Tabiri caizse allak bullak.
Tedirgindi.
Gözünden o korkuyu okumak hiç zor değildi."Emirden haber var mı ?" dedim sessiz bir ses tonu ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FACİA
Short StoryErkek kadına dedi ki: - Seni seviyorum, ama nasıl? avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya, çıldırasıya... Erkek kadına dedi ki: - Seni seviyorum, ama nasıl? kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz, yüzde...