Yirminci Bölüm✿

166 11 61
                                    

Keyifli Okumalar...🖤

-H-hey! Lü-lütfen duygularımı kabul et!!

Kendisine uzatılan kalpli mektuba boş bakışlar atarken iç çekti ve mektubu aldı. Ceketinin iç cebine atılmak üzere yerleştirilirken, önünde eğilen kızın kızaran yüzünü inceledi.

-Üzgünüm buna hemen cevap veremem. Sadece bunu okumama zaman ver, olur mu?

Kız hızla onaylayıp titrek bir şekilde yanından ayrıldığında uzun genç önüne döndü. Ellerini ceketine yerleştirip adımlarını hızlandırdığında gri saçları hafif rüzgarda savruldu. Bakışları olduğundan daha boş bir şekilde betonu incelemekteydi.

Liyue'ye gelme amacı tamamıyla ailesinden uzaklaşmak içindi. Onların baskısı yüzünden hayatını düzgün yaşıyamıyordu. Öyle ki, derslerinde bile gerilemişti.

Bu yüzden akademide çok sıkıntı çekmişti. Cyno üst üste 3 yıl 1. olduğunda ailesi, artık kendisini evlatları olarak görmediklerini dile getirmiştiler.

Şimdiyse buradaydı. Liyue. Mora'nın üretildiği yer ve çok lüks. Sumeru'dan bile parlamayı başarabilen tek yerdi. Hep merak etmişti ve sonunda buradaydı.

İşten yeni çıkmıştı. Part time olarak çalıştığı garsonluk işinde oldukça yoruluyordu. Ailesinden gelen en ufak destek olmayınca maalesef ikinci bir iş aramaya da başlamalıydı.

İç çekti ve telefonunu cebinden sıktı. Gözleri kısılırken zihni bulanıklaştı. Ailesinin kendisini merak etmeyeceğini biliyordu, ama yalnızlıkta çok zordu.

Birden omzuna çarpan kişiyle duraksadı. Kendisine çarpan kişi yere düşerken o sadece elini çıkarmış ve yerdeki gence odaklanmıştı. Sarı saçları dağılmış vaziyetteydi ve düşmeyle acıyan kalçasını avuşturuyordu.

-S-sen-! Önüne bakmaz mısın?

Al Haitham isyanlarını sıralayan gençten bakışlarını çekip yürümeye devam ederken, genç hareketlendi ve ayaklandı. Üzerini çirptikten sonra saçlarını arkaya attı ve bağırdı.

-En azından özür dilesen?

-Peki sen neden önüne bakmadın? Düz yoldaydık ve yanımdan geçebilirdin?

Al Haitham hafif arkasına dönüp kahve gözlere, yeşil gözlerini dikti. Genç dudağını ısırıp bakışlarını kaçırdığında yere düşen defterini farketti ve eğilerek aldı.

-Düşünüyordum.

-Ben de. Karşılıklı hataydı ve tek taraflı özür dilememe gerek yok?

Al Haitham konuşmaya nokta koyduğunu düşünerek arkasına döndü. Adımları hızlanırken, arkada kalan genç defterini kol çantasına attı ve arkasından adımladı. Al Haitham arkasında hissettiği adım sesleriyle gözlerini kıstı. Bu yol evine kadar devam etti ve kapının önünde arkasına döndü.

-Neden beni takip ediyorsun?

-Sadece-! Umm... Üzgünüm.

-Üzgün?

-Burada yeniyim. Sumeru'dan geliyorum- ya da kaçtım denebilir.

-Kaçmak?

Al Haitham evinin bahçe korkuluklarına sırtını yasladı. Şirin asma yaprakları yüzüne gölgelik yaparken, sarışın dudağını ısırdı.

-Mimar olma yolundayım. Sanata da ilgim var ama ailem isteklerime ve arzularıma değer vermiyor. Bu yüzden sanata açık olan bu mükemmel şehire geldim.

-Hayallerinin peşinde koşman güzel. Ama bana neden bunları anlatıyorsun?

Al Haitham kollarını birbirine geçirerek sorduğunda genç ensesini avuşturdu.

Adamım İyi Misin? /ZhongChi Texting\Where stories live. Discover now