Bir Küçük Rakı Meselesi

3.7K 117 45
                                    

Merhabalar,
Bölüm öncesi çıldırmadan geçen bölüme bir selam çaktım.
Bu da benim rakı sahnem diyelim :)
********************************************
Sadi'nin yaptığı jest karşısında midesindeki kelebekler uçuşmuş kalbine konmuştu Songül'ün. Öfkesini nereye yönlendireceğini bilemediği için gözünden akan boncuk boncuk yaşlar bir anda yerini rahatlamanın verdiği göz yaşlarına bırakmıştı.

Sadi'nin içme teklifini kafası dağılsın diye yaptığının farkındaydı. Masaya runner'ı sererken, aylar önce senden hoşlanıyorum demek için hazırladığı yemek masasına ve o gece yaşananlara gitti aklı. Her şerde bir hayır vardır lafının gerçekten işlediğine inandı Songül.

Eğer o gece yemek yeselerdi belki de birbirlerini asla bu kadar derinden tanıyamayacaklar, sadece ilk hoşlanmanın verdiği heyecanla bir şeyler yaşayacaklardı.

Şimdi ise mutfakta kalan balıkları kızartan kocası, gerçekten kocasıydı Songül'ün. En zor anlarında yanında olan, kendinden çok onu düşünen, yüzüne bir gülümseme koymak için her türlü şebekliği yapan bu adam gerçekten hayat arkadaşı olmuştu Songül'ün. Yirmi iki yıldır süren yalnızlığının duvarlarını azimle yıkmıştı Sadi. Ağlayacak bir omzu, korkunca sığınacağı bir kucağı vardı artık. En önemlisi tamamen kendi olabileceği, her hücresiyle güvenebileceği biriydi Sadi.

Songül'ün kafasındaki depresif düşüncelerin yerini bu umut tohumları aldı sofrayı özenle kurarken. Sadi'nin ona aldığı ilk gülü, Son Gül'ünü vazosunda kurutmuştu. Sadi düzenli olarak farklı farklı çiçeklerle geliyordu eve. Vazoları hiç boş kalmıyordu bu yüzden. Ama o tek kırmızı gül hiç ayrılmıyordu masadan. Bu akşam da Sadi beyaz bir gül eklemişti masaya.

Songül tabakları büfeden çıkarıp özenle yerleştirdi masaya. Sonra mutfağın yolunu tuttu mezeleri hazırlamak için.

Sadi hala mutfakta Karadeniz türküleri eşliğinde hamsi tava yapıyordu. Mutfağa giren Songül'ü durup durup horon tepmeye başlaması epey güldürdü. Songül güldükçe Sadi'nin kalbinde bembeyaz güller açtı. Horonun yönünü karısına doğru çevirdi onu da katmak için yanına, sonra bir an durdu.

Muzip muzip karısına baktı elleri belinin arkasında,
"Songül Payaslı, siz acaba horon biliyor musunuz?"

Çok açıktı Sadi'nin iması, "bilmiyorsun!". Songül cidden horon bilmiyordu. Hayatı boyunca çok düğüne katılmamıştı. Katıldıklarında da her zaman çift için çok sevinse de o kadar mutluluğun içinde hep yarım kalmışlığının verdiği bir burukluk oluyordu. Asla ailesiyle oynayamayacaktı mesela kendi düğününde karşılıklı. Babasıyla dans edemeyecek, annesi ona gelinliğini giydiremeyecekti. Bu yüzden kendini pek pistlere atan bir düğün davetlisi değildi.

"Bilmiyorum Sadi, ne var! Allah Allah! Hem sen neden her dansı biliyorsun ya"

Hayır bir de güzel oynuyor diye geçirdi içinden Songül.

Sadi güldü Songül'ün tepkisine,
"Gel karıcığım gel. Son balıklar pişerken göstereyum sana nasul tepilur horon!"

Songül, Sadi'nin uzattığı elini tutarken kötü Karadeniz şivesine de küçük bir kahkaha attı.
Elinden çekti hafifçe Sadi, omuz omuza kalana kadar. Songül'ün vücudunun sol tarafı tamamen Sadi'ye yaslanmıştı. Alışmıştı bu kadar yakın olmaya Sadi'ye ama yedeklenmiş kasetle yaşadığı duygu yoğunluğu kocasını çekip öpme isteğini arttırıyordu.

Sadi Songül'e bir sürü talimat verirken, adımları göstermeye çalışıyordu. Tavadaki balıklar pişene kadar küçük mutfaklarında bir ileri bir geri kahkahalar eşliğinde horona çok da benzemeyen bir şeyler yaptılar.

Bazı Küçük MeselelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin