Bir Küçük Yemek Meselesi

4.4K 123 69
                                    

Merhabalar,

Ufak bir aradan sonra fragman yokmuş gibi yemek sonrasını hayal ederek geldim.

Eminim böyle bir sahne olmayacak ama isterim böyle devam etsin.

Yazdığım en uzun bölüm oldu bu, umuyorum sıkılmayacaksanız.

Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar :)

**********************************************
Songül masadan kalktıktan sonra bir saniye bile dönüp arkasına bakmamıştı. Vestiyerden kırmızı trençkotunu alıp hızla yöneldi asansöre. Yemek masasında akıttığı kanın kırmızısını adeta üstüne geçirirken gözyaşlarını arabaya sakladı.

Sadi'nin arkasından koşup onu durdurmaya çalışacağını bekleyen tarafı kırgındı. İkisini masada bırakmış, en azından Sadi'nin gidişine engel olmasını umut etmişti. Asansörün kapısı kapanıp, restoranın görüntüsü arkada kalırken bu beklentisi için gene kızdı kendine Songül.

Binanın girişindeki basamaklardan inerken gözyaşları çoktan ihanet etmişti Songül'e. Silmekle uğraşmadı yanaklarından süzülen damlaları, valenin arabasını yakına park ettiğini görünce. Koşar adımlarla bindi arabasına, başını dayadı direksiyona derin derin nefesler almaya zorlarken kendini.

Gözyaşları usul usul dökülürken, topuklularını çıkarıp yan koltukta tuttuğu botlarını geçirdi ayağına. Çıkardığı ayakkabıları özenle koydu arka koltuğa. Üstündeki elbiseyi de ayakkabıları da aşk dolu hayallerle almıştı geçen hafta. Kocasına hazırlanacaktı, baş başa yemek yediklerinde. Sadi'yi arzudan kıvrandıracak sonra da kendini bırakacaktı kocasının güvenli kollarına.

Şimdi geldikleri yer bu hayallerden o kadar uzaktı ki üstünden sadece bir hafta değil seneler geçmiş gibiydi.

Doğru ya seneler geçmişti. Tam 18 senelik bir enkaz, hayallerinin üstüne çökmüştü.

Daha fazla durmak istemedi Songül restoranın önünde. Çok olmamıştı masadan kalkalı, belki 5 dakika ama Sadi gelmeden eve gitmek istiyordu. Akan makyajına aldırmadan sildi yanaklarındaki yaşları elinin tersiyle. Çalıştırdı arabanın motorunu, ürpertici bir sessizliğin içinde yapayalnız eve çevirdi direksiyonu.

Sadi'nin Songül'ü takip etmemesi bilinçliydi. Derya'yı gördüğü ilk an anlamıştı Songül'ün son bir haftadaki değişimini ama izin vermişti karısı döksün zehrini, yıksın, yaksın, eski yaraları kanatsın. Hak etmişti çünkü, biliyordu bu sırrı saklamanın ne demek olduğunu. Şimdi günahlarının cezasını çekmenin zamanıydı.

Songül'ün nefretiyle, zehriyle, öfkesiyle baş edebilirdi ama sevgisizliği, umursamazlığı ölümüydü Sadi'nin. O yüzdendi az önce yaşanan her şeye rağmen sakinliği, kalbine ekilen umut tohumları.

Birkaç dakika sessizce oturdu masada Sadi, Derya'ya hiç dönmeden. Yeteri kadar vakit tanıdığını düşününce Songül'e kalktı masadan, gözyaşlarını silen Derya'ya o zaman baktı ilk defa.

Bu kadını da defalarca yaralamıştı ama sonunda ikisi de kendi seçimleriyle sınanıyorlardı. Kadının gözyaşları Sadi'yi sadece tuhaf hissettirdi. Songül'ünkileri gördüğünde sıkışan kalbine, midesine oturan taşlara, gökyüzüne çöken bulutlara mukayese kabul etmeyecek eski tanışıklığın verdiği insani bir his yalnızca.

Masada duran yarım yemeklere, içilmemiş şaraplara baktı. Bu masayı, yalanları, geçmişi bir kere daha arkasında bırakmak için restoranın kapısına doğru ilerledi Sadi.

Girişte duran garsona masanın hesabını kapayacak ve bahşiş alabileceği kadar para çıkarıp bıraktı.

Asansöre binip kapılar kapandığında içerideki yansımasına bakarken buldu kendini Sadi. Asansörün karanlık kırmızı ışıklandırmasında aynada Sadi'yi ya da Emin'i değil, her şeyi yakıp yıkan bir cehennem zebanisi gördü. Benliğine karşı hissettiği bütün nefreti şu dakika bu aynada vücut bulmuştu. Kendine olan sinirini aynadaki görüntüsünden çıkarmamak için sımsıkı sıktı yumruklarını, zor da olsa çevirdi gözlerini aynadan yere.

Bazı Küçük MeselelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin