8

51 11 26
                                    

Sabah kendime kahvaltı hazırlayacaktım ki 3. tostumu da yakmıştım. Sinirle 4. tostu yapıp tekrar yakmamak için başında beklemeye başladım. O sırada telefonumdan yine bildirim geldi. Bakarsam dikkatim dağılacak ve bunu da yakacaktım. Bu yüzden bakmadım mesajına.

Tostum sonunda olduğunda tabağa aldım ve masaya koydum. Dolaptan portakal suyunu da alıp sandalyeye geri oturdum.

Hızla yazdığı mesajları okuyup bir yandan da tostumu yiyordum.

"Yine mi yaktın PUAHAHAHAAH"

"Jungkook, yazsana"

"Yaktın dimi yine"

"Bidaha sen yemek yapmaya kalkma"

"İşin bitince yaz."

Mesajlarını okuyup sakin olmaya çalışarak cevap yazdım.

"Gülmesene be, senin yüzünden yakıp duruyorum zaten. Ama bu sefer bakmadım mesajına, yine yanmasın diye."

"Yandı mı peki"

"Hayır"

"İyi bari"

"Taehyung, orda durumlar iyi dimi? "

"Pek iyi sayılmaz. Ama ben iyiyim."

"Burda normal."

"Sokağa çıkma yasağı koyulacakmış."

"Ne"

"Malesef"

-

Tostumu bitirip ayağa kalktım ve televizyonun başına geçtim. Haberlerde yine aynı konu vardı. Avusturalya'da 5 vaka olduğunu söylüyordu spiker.

Hemen Jimin'i aradım ve buraya gelmesini söyledim. Önce biraz mızmızlandı ama sonra ikna ettim.

5 10 dakika sonra kapı çaldığında gelenin Jimin olduğunu anlamıştım.
Kapıya doğru ilerleyip kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm kişi ile vücudum buz kesildi. Haraket edemiyordum ve neredeyse korkudan bayılacak gibi olmuştum.

"Ee, içeri davet etmeyecek misin?"

"S-senin ne işin var burda?"

"Sen gelen misafirlere böyle mi davranıyorsun?"

"Woojin, zorluk çıkartma ve git. Yoksa polisi çağırıcam."

Hızla içeri girip kapıyı kapattığında gözlerim dolmaya başlamıştı. Çok korkuyordum.

Beni sıkıca kolundan tutup duvara sert bir şekilde yasladığında sol gözümden akan yaşı tutamamıştım.

"Taehyung sana çok yüz verdi anlaşılan."

Aptal bir gülümseme ile yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Korkudan hiç bir tepki veremiyordum. Sadece sessizce ağlamaya başlamıştım. Yüzünü iyice yaklaştırıp boynumu öpmeye başladığında sessiz ağlayışlarım hıçkırıklara dönüştü. O hala arsız gibi öperken en sonunda kollarımı kaldırıp onu itmeye çalıştım. Ama yapamadım çünkü vücudum o kadar güçsüzdü ki sadece öylece duruyordum.

Elleri tişortünün ucuna gittiğinde bir çırpıda üstünü çıkarıp daha fazla yakınlaştı. O iğrenç bedeni vucüduma değdiği anda kendimden iğrenmeye başlamıştım. Elleri kemerine gittiğinde daha çok ağlamaya başlamıştım ve kendimi yere bırakacak duruma gelmiştim. Yine de dayanıp güçlü kalmaya çalıştım çünkü daha kötü şeyler yapabilirdi. Kemerini çıkartıp pantolonun düğmesini açtığında hızla onu itip kapıya doğru koştum. Kapıyı açtığım anda karşımda Jimin'i eli zilin üzerindeyken gördüm. Gelmişti...

Hemen Jimin'e sarılıp yüzümü boynuna gömdüm ve ağlamaya başladım. Jimin bi terslik olduğunu anlayıp benden ayrıldı ve hızla içeriye girdi. Woojin'i gördüğünde şaşkınlıkla bana döndü.

"Ne oluyor, sen kimsin lan?"

"Asıl sen kimsin?"

"Ne bu halin? Naptın ona!"

Jimin'in yanına geçip kolunu tuttuğumda bana baktı anında.

"Ne yaptı bu orospu çocuğu sana? Tanıyor musun bunu?"

"Z-zorla beni taci-"

Jimin anlamış olacak ki ben cümlemi bitirmeden ona doğru yaklaşıp sesini oldukça yükselterek konuştu.

"Sen kendini ne sanıyorsun lan. Nerden buldun burayı? Ona dokunmak ne haddine!!"

Woojin sadece aptal aptal gülüyordu.

"Yarıda kaldı ama olsun. Bugünlük yeter. Ben isteğimi aldım."

Jimin bu söylediği ile iyice sinirlenince önce sert bir yumruk attı, daha sonra telefonu ile bizimkilere haber verip ona daha çok vurmaya başladı.

Nerdeyse öldüresiye vuruyordu. Ben hiç birşey yapamazdım çünkü ağlamaktan önümü bile göremiyordum. Açık kapıdan Namjoon, Jin ve Suga'nın sesini duyduğumda hepsi içeri girip Jimin'i tutmaya başladı. Suga karşıma geçip ellerini yanağıma koydu ve gözyaşlarımı silmeye başladı.

"Jungkook, ne oluyor? Sen iyi misin, birşey mi yaptı sana? Hadi anlat bana kardeşim"

Konuşamıyordum. Sanki boğazımda o an içinde ona olan nefretimi kustuğum cümleler tıkanmaştı. Ama her zamanki aptallığım ile susmuştum yine. Koruyamamıştım kendimi.

------

Kendimi sıcacık yatağın içinde bulduğumda buranın neresi olduğunu sorguluyordum. Kendime gelip hızla ayağa kalktım. Burasi Jimin'in eviydi. Derin bir nefes alıp yaşananları hatırladım tekrar. Miğde bulantısı ile hızla lavaboya gidip kusmaya başladım. Nefret ediyordum bugüne kadar bana bunları yaşatanlardan. Nefret kusuyordum onlara karşı. Omzumda hissettigim el ile hızla kendimi geri çektim.

"Sakin ol, benim Jimin."

Onun sesi ile rahatladığımda ayağa kalkıp sifona bastım. Lavaboda elimi yüzümü yıkayıp ona doğru döndüm.

"İyisin?"

"Hayır."

"Bidaha sana dokunamaz. Özür dilerim erken gelemediğim için."

"Senin bir suçun yok Jimin."

Yavaşca kollarını açıp bana sarıldığında daha iyi hissetmiştim. Uzun süre sarıldıktan sonra kapının çaldığını duydum.

"Ben gidip kapıya bakiyim."

O içeri geçerken bende salondaki koltuklardan birine geçtim. Herkes burdaydı. Namjoon beni görünce gülümseyip konuştu.

"Uyanmışsın. Daha iyi misin?"

"Evet."

Kapıda gördüğüm beden ile bakışlarımı oraya çevirdim. Hoseok gelmişti. Hızla bana doğru ilerlediğinde bende ayağa kalktım. Bana sarıldığında ağlamaklı çıkan sesi ile konuştu.

"Özür dilerim. O gün anlamalıydım o gerizekalının niyetini. Çok özür dilerim."

Bende kollarımı beline sardığımda ağlamaması için rahat bir şekilde konuştum.

"İyiyim ben. Kendini suçlama lütfen."

Yavaşca benden ayrıldığında ikimizde koltuğa geçmiştik. Hep beraber oturuken Suga konuştu.

"Hadi film izleyelim"

Herkes kabul ettiğinde filmi açıp izlemeye başladık




iciniz rahat olsun desem sacma olur
siz yine de herseye hazirlikli olun
😘😘😬😬

7020 // TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin