19

20 4 6
                                    

Sabah uyandığımda hemen sağ tarafıma baktım. Taehyung yoktu. Gözlerimi ovalayarak yataktan kalktım ve lavaboya gittim. Kapıyı açtığım sırada içeriden bir ses geldi.

"Jungkook, uyanamadın mi hayatım? Ben çıkınca girersin lavaboya"

Utançtan hemen yatağıma yüz üstü geri yatıp yüzümü yastığa gömdüm. Kendime küfürler etmeye başlamıştım. Taehyung lavabodan çıkıp yanıma uzandı ve hafif üstüme çıkarak belime sarıldı. Yüzünü hala yastıktan kaldırmadığım yüzüme yaklaştırıp kulağıma doğru gülerek konuştu.

"Utandın mı senn."

Hemen yüzümü yastıktan kaldırıp hafifçe sağa doğru döndüm. Yüzlerimiz şuan çok ama çok yakındı. Boğazıma oturan yumruyu yutup sakince konuştum.

"Neden utanayım?"

"Hadi ama inkar etme."

Ağzımı açıp söyleneceğim sırada hızla dudaklarıma kapandı. Elimi yanağına koyup öpüşüne karşılık vermeye başladım. Birbirimizi uzun uzun öperken bi telefon çaldı. Benim zil sesim böyle değildi, yani Taehyung'un telefonuydu. Taehyung benden yavaşca ayrılıp üstümden kalktı. Telefonunu alıp başka bir odaya geçti.

Hemen yerimden kalkıp üstümü değiştim. Taehyung hala gelmemişti. Kapıyı dinleyip dinlememek arasında kaldım. Yine aptallığıma güvenerek kapıya ilerledim ve dinlemeye başladım.

"Ne zaman?"

"Ben gelemem, hayır ondan değil yurt dışındayım."

"Bana burdan söyleyebilirsiniz."

"Dinliyorum."

"..."

"Ne?"

Taehyung kötü bir haber almış gibi hiç konuşmadı. Yere birşey düştüğünde hızla içeriye daldım. Telefonu elinden kayıp düşmüştü. Şaşkınlıkla bir telefona bir yüzüne bakıyordum ki yaklaşıp beni kolları arasına aldı. O kadar sıkı sarılıyordu ki organlarım fişkıracak gibiydi. Bende kollarımı beline doladım ve olabildiğince samimi sesim ile konuştum.

"Ne oldu?"

Uzun süre cevap vermedi. Daha sonra benden ayrılıp tek nefeste hayatımı karartacak 3 cümle kurdu.

"Bu virüs zaten bende vardı biliyosun, durumum kötüleşiyormuş. Doktorum aradı. Dönmem gerektiğini söyledi."

"N-ne?"

Gözlerimden yaşlar akmaya başladığında. Beni tekrar kendine çekip sarıldı.

"7020 kilometreyi aşıp yanına gelmişim. Kollarında ölmek varken, asla dönmem oraya. "

Kurduğu cümle beni sinirlendiği kadar da mutlu etmişti. Beni bu kadar mı seviyordu?

----

Taehyung'a özel doktor çağırmıştık. Şuan serumlarla onun için ayırdığım farklı bir odada, yatağında uyuyordu. Doktor elini omzuna koyduğumda ona baktım. Kafasıyla dışarıyı gösterdi. Odadan çıkıp ikimizde dışarıya çıktık. Doktor konuşmaya başladığında karışık duygular ile onu dinledim.

"Taehyung'un bilinci çok fazla güçlü değil. Spora gittiği belli fakat bu sağlıklı olduğunu göstermez. Hiç iyi beslenmiyor. Bu yüzden virüs işi daha da zorlaştıracak. Şimdilik kesin bir şey diyemem. Sizden tek istediğim bu süreçte onun hep yanında olmak. Size net birşey söylemek çok isterdim. Sonuçlara bakıldığında tahminen bir kaç şey yürüttük. Tedavisi olmadığı için az bir zamanı kalmış olabilir. Fakat bunun farklı yöntemleri de varsa Taehyung eski sağlığına kavuşabilir. Dediğim gibi sadece bizim tahminimiz. Sakın endişeye kapılmayın ve hastayı tedirgin etmeyin. Kapınıza polis gelebilir. Ben sık sık gelir, serumlarını değişir, durumunu kontrol edirim. İyi günler, geçmiş olsun."

Doktor eşyalarını alıp evden çıktığında yere oturup dizlerimi yüzüme kadar çektim ve Taehyung duymasın diye ellerim ile ağzımı kapatıp dakikalarca ağlamaya başladım.

Dakikalar su gibi akıp giderken burnumu çeke çeke ayağa kalktım. Taehyung'un odasına girdiğimde yatağında oturduğunu gördüm. Ağlıyordu. Taehyung ağlıyordu.

"Jungkook, ölecek miyim?"

Hızla yanına gidip oturdum. Kafasını göğsüme yasladım ve saçlarını okşamaya başladım.

"N-nerden çıktı bu? Sen çok güçlüsün."

"Değilim. Doktor öyle dedi ya."

"Doktor saçmalıyor. Baksana gayet iyi gözüküyorsun. Hasta bile değilsin."

"O zaman neden 42 dakika 9 saniyedir orada oturmuş ağlıyordun. Gizlemeye çalışsanda duydum seni."

Derin bir nefes alıp geri çekildim. Kafasını kaldırıp dolu gözleri ile bana baktı.

"Seni asla yanımdan ayırmam artık. Ölürsem kollarında ölmek istiyorum."

"Böyle şeyler söylemeye devam edersen ben öldürücem seni."

"Tamam ya."

İkimizde ağlanacak halimize gülmeye başladığımızda kapı çaldı. Kalkıp kapıyı açtığımda karşımda 2 maskelk polis memuru gördüm. Nefesimi tutup titreyen ellerimi arkamda birleştirdim.

"Kim Taehyung?"

"B-buyrun?"

"Kendisi nerede."

Arkamdan gelen ses ile bakışlarımı ona çevirdim.

"Benim. Sorun nedir?"

"Kusura bakmayın, bunu bu şekilde yapmak zorundaydık. Virüsün sizde tespit edildiği ögrenildi. Üstelik ülkeye giriş izniniz yok. Bu yüzden hastanemizde zorunlu kalmanız adına sizi almaya geldik."

"Ne diyorsunuz siz?"

"Mecbruz. Lütfen zorlaştırmayın. Hazırlanmanız için 5 dakika."

Kapıyı kapatıp ona döndüm. Bana şaşkınlıkla bakıyordu.

"Gidiyor musun yani?"

"Sende geliyorsun."

Tek kelime etmedim. Minik valizine eşyalarını doldurmaya başladığında dolu gözlerle ona bakıyordum.

"Hadi hazırlansana sende"

"Taehyung ben.."

"Sen ne?"

Valizin fermuarını kapatıp karşımda dikildiğinde buruk bir gülümseme yerleşti yüzüne. Gözlerinde kırgınlık vardı.

"Biliyordun böyle olacağını. Ve bana söylemedin."

"Söyleyemezdim"

"Neden? İkimiz şu son siktiğimin günlerinde daha çok beraber kalmayalım diye mi? Bana söyleseydin en azından kaçıp daha çok vakit geçirebilirdik."

"T-taehyung, özür dilerim. Be-"

"Gelme yanıma. Madem istemiyorsun, kal evinde."

Yanımdan rüzgar gibi geçip gittiğinde kapı çarpış sesini duydum. Gitmişti.












7020 // TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin