14

25 7 7
                                    

Sabah yanağımda, alnımda, dudağımda, burnumda hissettiğim ıslak dudaklar ile gözlerimi araladım.

"Günaydın güzelim."

"Günaydın."

Taehyung yatakta üstüme doğru eğilmiş, yüzümün her tarafını öpüyordu.

"Dur artık." Dedim kıkırdayarak.
Bakışları dudaklarıma kaydı. Anında yüzünü yüzüme yaklaştırıp dudaklarıma kapandı. Üst dudağımı öpmeye başladığında ben henüz uyanamadığım için fazla karşılık veremiyordum.

Uzun uzun öptükten sonra geri çekilip üstümden kalktı. Elini tutmam için uzattığında anında kendime gelip havadaki elini tuttum. Yavaşca beni yataktan kaldırıp mutfağa götürdü.

"Kahvaltı hazırlayacaktım ama hiç birşeyin yerini bilmiyorum."

"Sen geç, ben hazırlarım."

Gülerek elimi bırakıp yanağımı öptü ve koltuğa geçti. Buna hayır diyemezdi zaten. Dolaptan 2 tabak çıkartıp yumurtaları tavaya koydum. Onlar pişerken sallama çaylardan da 2 tane alıp bardaklara koydum. Buzdolabından kahvaltılık şeyleri alıp masaya koydum. Domatesleri kesmeye başladığımda belimde hissettiğim güçlü kollar ile kalbim tekledi.

Uzunca bir süre sarılıp başını kaldırdı ve boynumu öptü. Daha sonra ellerini kaldırıp bıçağı tuttuğum elimin üzerine elini koydu. Diğer elini de tezgaha koydu ve yanağımı öptü. Bakışlarım anında tezgahtaki koluna kaydı. Damarlı ve kaslı kollarıyla anında nefesim kesilmişti. Domatesleri kesmeye başladığımızda aramızdaki sessizlik içimi ürperttiği için hemen konuştum.

"Ben hallederim, az kaldı zaten"

"Elini kesebilirsin"

"Bebek miyim ben Taehyung?"

"Evet. Bebeğimsin"

Hızla arkamı döndüğümde çok yakın olduğumuzu fark ettim. Fakat şuan ona çok sinirliydim. Bu yüzden önemsemedim.

"Sensin bebek. Ayrıca bune ya girmişsin dibime, çık çık çık. Geri çeki-"

Dudakları anında sözümü kestiğinde onu ittirmem gerekiyordu ama yapamıyordum. Kollarımı kaldırıp boynuna sardığımda hemen tezgahtaki kesme tahtasını ve üstündeki domatesleri kenara çekti. Daha sonra güçlü elleri ile belimi kavrayıp hafifçe kaldırarak tezgaha oturttu. Büyük bir heyecan ile öpmesine karşılık verirken aklıma yarın gideceği gelmişti. Üstelik belkide bir daha gelemezdi. Aklım olumsuz şeyler ile dolmaya başladığında gözyaşlarımı tutamadım. Taehyung fark etmiş olacak ki yavaşca benden ayrıldı.

"Noldu bebeğim?"

Ben cevap vermeyince tekrar kollarını belime sarıp beni yere indirdi. Elimi tutup masaya ilerlemeye başladı. Beni sandalyeye oturtup karşıma geçti.

"Sil gözyaşlarını. Gelicem yine en kısa zamanda, söz."

Başımı kaldırıp heyecanla gözyaşlarımı silip gülümsedim.

"Söz verdin bak. Geliceksin."

"Gelicem bitanem."

Yemeği yemeye başladığımızda konu olmadığı için konuşmuyorduk. Tam o anda kapı çaldı. Taehyung yerinden kalkıp kapıya ilerledi. 2 3 dakika sonra bağırma sesleri geldiğinde hemen içeri gittim.

Woojin gelmişti ve sanırım sarhoştu. Taehyung ona bağırarak gitmesini, zorluk çıkarmamasını söylüyordu. Taehyung'un yanına gidip Woojin'e baktım. Bana yaptıkları aklıma geldiğinde yine ve yine kendimi tutamayıp ağlamaya başlamıştım. Taehyung kafamı göğsüne yasladığında yüzümü hemen boynuna doğru gömüp hıçkırarak ağlamaya başladım. Taehyung kapıyı kapatmıştı ve oldukça sinirli gibiydi.

Ama ona hiç birşey yapamazdı çünkü neredeyse kaçak gelmişti ve yakalanırsa virüsten geri dönemezdi. Kafamı ondan ayırıp başımı kaldırdım ve yüzüne baktım. Gözleri çaresiz, üzgün ve sinirli bakıyordu.

"Özür dilerim. Seni bırakıp gitmek hiç istemiyorum."

"S-senin bir suçun yok. Özür dileme"

Hıçkırıklarımın arasından zar zor 2 cümleyi bir araya getirebilmiştim. Taehyung birden içeri gidip ellerinde benim ve kendi montu ile geri döndü. Montu bana uzatıp kapıya ilerledi.

"Nereye gidiyoruz?"

"Gel"

Sorgulamadan ayakkabılarımı giydiğimde beraber arabaya bindik. Taehyung telefonundan birisini arayıp yabancı bir dille konuştu. Daha sonra aramayı kapatıp başkasını aradı.

"Bahsettiğim yerin konumunu atar mısın?"

"Tabiki babama haber vericem. Ama şimdi söylersem izin vermez."

"Evet"

"Tamam, görüşürüz."

Arabayı çalıştırıp sürmeye başladığında başımı cama yaslayıp dışarıyı izlemeye başladım. Ellerini dizimde hissettiğimde bakışlarım ona döndü.

"Geldik sayılır. Birazdan göreceklerini veya söyleyeceklerimi kabul etmek zorundasın. Benim için Jungkook."

"Ne?"

Birşey demeyip arabayı park ettiğinde kemerini çıkarttı ve arabadan indi. Önden dolanıp kapımı açtı ve elini uzattı.

"İn hadi."

Elini tutup arabadan indiğimde etrafta hiçbirşey görememiştim. Orman gibi biyerdi ve hiç ses yoktu. Arkamı dönüp etrafa bakacaktım ki gördüğüm mükemmel dublex ev ile nutkum tutulmuştu.

"Taehyung bu-"

"Senin güzelim. Babamdan senin için ilk kez birşey istedim. O piç evini öğrendi. Bu yüzden burda kalsan daha iyi. Sakın kabul edemem gibi şeyler düşünme. Lütfen benim için gururunu hiçe say ve bunu kabul et."

"Ama-"

"Lütfen güzelim."

Hemen ona sımsıkı sarıldığımda anında karşılık verdi.

"Çok teşekkür ederim."

Ve o günden sonrası benim için çok hızlı ama üzücüydü. Akşam yeni evde kalmış, beraber uyumuştuk. Ama sabah 9'da uçağı vardı. Beraber havaalanına gitmiştik. Ağlamaktan pek konuşamamıştım. Sarıldık, birbirimizi doya doya öptük. En sonunda o gitti. Ben yine eskisi gibi tek kaldım. Eski eve gidip önemli eşyalarımı aldım ve yeni eve doğru yola çıktım.

 Eski eve gidip önemli eşyalarımı aldım ve yeni eve doğru yola çıktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Siz evi istediğiniz gibi hayal edinn







7020 // TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin