18

21.6K 662 89
                                    

Karanlığa alışan gözlerim biraz olsa da depodaki eşya yığınını seçebildi. Bahar aylarının sonunda olmamıza rağmen buralar hâlâ soğuktu. Bu depo ayrı bir soğuktu.

Yalnız kalmayı istemek bende bütün karanlık düşünceleri çağırmak gibi bir etki yarattı.

Çok küçükken ablamın beni kurtarmak için girdiği denizden bir daha çıkamaması benimde o günde hapis olmama neden oldu.

Yıllar geçti. Ağladım, üzüldüm; güldüm, sevindim. Sevildim, acıdım. Ama içimdeki bu şeyden kurtulamadım.

Bazıları içinde bir boşluktan bahseder bense o günden sonra vücuduma ait olmayan bir fazlalıkla beraberdim.

Beni gölgem gibi takip eden kendini unutturan bu şey, bir ışık kaynağıyla bazen büyüyerek dikkatimi çekiyordu.

Gitmiyor, bitiriyordu; en mutlu olduğunda kendini hatırlatıyordu.

Kapının fazla kullanılmadığını belli eden iç gıcırdatan açılma sesi beni korkuttu.

"Neredesin?" Kenan'ı çağıran benken yaptığım bir hataymış gibi kitaplığa benzer bir şeyin yanında iyice pustum.

Adım sesleriyle kalbimin sesleri bir yarışa girdi. Ve ben yarışı izlemekten çok uzaktım.

"İşte buradasın." Derinden şiir okur gibi çıkan sesi ve belimi kavrayan eli katı hâlden sıvı hâle geçmemi sağlayacak cinstendi.

Ben su değildim. Ve konumuzda tam olarak bu değildi. Sahi konumuz neydi? Ben neredeydim? Neden bu kadar sıcaktı? Sıcaktan sızlanıp sıcak kaynağına daha da yakınlaşmak da neyin nesiydi?

Kenan'la çok çok fazla yakındık. Hep birlikte yemek yediğimiz gün sakal bırakmaya başladığı zihnimde belirdi ve birden ürperdim. Sakallarının tenimde bırakacağı etkiyi merak ettim. Ellerinin tenimde gezinişini ve dudaklarının...

Başımı iki yana salladım ve buna karşılık bir gülüş kazandım. Tam olarak göremediğim bir gülüş...

"Sanırım kafanı dağıtacağım şeyi buldum." Başını biraz eğdiği için dudaklarından çıkan nefesler aralık dudaklarıma çarptı.

"Uygulamamı ister misin?" Sözünü bitirmeden başımı aşağı yukarı sallamam yeniden gülmesini sağladı.

Gülmemeliydi. Görmüyordum. Hayatımda bu kadar büyük haksızlığa uğramadım. Sinirle kafamı çevirdim.

Ufacık dikdörtgen pencereden içeri süzülen ışıktan tozların hareketleri gözüküyordu. Tozlar seyirci toplamak ister gibi parıldarken Kenan'ın belimdeki eli daha da sıkılaştı.

Işığın, Kenan'ın kahverengi gözlerinin derinlerindeki hareketleriyse bana yeni bir odak yarattı. Asla izlemekten bıkmayacağım bir odak...

Kenan yanağıma uzandı. Önce eliyle yanağımı okşadı ve oradan yavaşça çenemi kavradı. Bu davete dudaklarım daha da aralanarak karşılık verdi.

Heyecanımı, aceleciliğimi ve isteğimi belli eden bir nefes vermemle Kenan vücutlarımızı birleştirip kitaplıkla arasına hapsetti.

Kaçacağımı düşünüyorsa çok fena yanılıyordu.

Belimdeki eli ilk kez vücudumdan ayrıldı. Saçlarımla buluşan elleri önüme saçlarım gelmemesi için tutturduğum tel tokaları zarifçe çıkardı. Tokayla saçlarımı topladığım kısma eli gelince onun elini tuttum.

"Açma!" Heyecanlı sesime kızgınlık eklenince hareketleri durdu. "Kabarıyor ve ben bu görüntüden hoşlanmıyorum." Sesim bana bile yabancıydı.

Yüzündeki çukurluk kendini belli edince onu deli gibi öpme isteğiyle ayaklarımı kaldırdım.

"Baş kaldırma..." Tepkimi inceledi ve bu ona anlamsızca bakmama neden oldu. "En sevdiğim görüntü." Sözlerinden sonra saçlarımı serbest bıraktı.

Saçlarımın üstüne öpücük kondurdu ve vücutlarımızı tekrar birleştirdi. Dudakları yanağıma oradan boynuma ilerledi. Göğsüm yükseldi ve başımı onun olmadığı tarafa eğdim. Belimin sınırlarında dolaşan eliyse ürpermeme sebep oldu.

"Üşüdün mü?" Dudakları ayrıldı ama mesafeyi açmadı.

"Aksine çok sıcak..." Konuşan yine o yabancı sesimdi. Nabzımın üstündeki dudakları tenimi okşadı. Okşamaya devam etti ve yine devam etti.

Üstümdeki ceketi yavaşça çıkarıp ayaklarımın dibine gönderdi. Ellerimi dirseklerinden başlayan yolla omuzlarına çıkardım. O ise gömleğimin düğmelerini aşağıdan başlayarak açmaya başladı. Tüm düğmeler bitmeden elleri bu kez çıplak sırtımla buluştu.

"İkimizde yanıyoruz. Nasıl derman olacağız birbirimize?" Sık nefesleri ve tahrik edici sesi bütün vücudumu etkiledi.

"Biz de yangını körükleriz. Olmaz mı komutan?"

Dudağımın kenarında olan dudakları hızla alt dudağımı kavradı. Ani ve istekli hali hoşuma giderken uzaklardan çok uzaklardan bir şeylerin düşme sesi geldi. Kitaplıktaki bazı şeylerin düşme sesi bizi durdurmak yerine daha tutkulu hale getirdi. Dudaklarımız, nefeslerimiz, benliğimiz, hayatımız ve tutkumuz birbirine karıştı. Uzadıkça iç içe geçti. Bütünleşti, çoğaldı, büyüdü ve de güzelleşti.

"Yanalım. Ben çok sevdim yanmayı. Lütfen yanalım." Daha fazlasını isteyen sesimin davetkârlığı bile nazikti.

"Ne istediğini bilmen..." Elleri boynumdan aşağı indi. Gömleğimin bağlı olan birkaç düğmesini es geçip açık yerinden içeri süzüldü ve kasıldım. "İfade ediş şeklin..." Elleri bulunduğu bölgeden hoşlanmış gibiydi. "Çok hoşuma gidiyor." Elleri bu kez belimden aşağı indi; zaten sınırı çoktan geçmiştik.

Gömleğinin yakasından aşağı doğru ellerimi kaydırdım. Sonra biraz daha aşağıya... İki elimi hemen iki eliyle kavradı.

"Bu yaptığın tacize girer doktor."

"İzin verirsen taciz olmaz komutan. Hem de hiç olmaz." Fısıltıyla söyledim.

Bölüm sonu çekiştirmesi?

26.11.2022

SÖYLE KOMUTAN!  (Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin