-1-

1.5K 105 23
                                    

-1-







Yarayı hiç müdahele etmeksizin, kendi haline bırakarak iyileşmesini beklemek mi orada oluşan yeni deriyi daha sağlam kılar; yoksa elinin altındaki ilaçların getirisini düşünmeksizin ilaçları açık yarayla buluşturmak mı çözümdür?

Sanırım mesleğinin unvanını isminin önüne kısa zaman önce eklemiş bulunan bir doktor olmasaydım dahi, bu sorunun cevabını 'hiçbiri 'olarak nitelendirebilirdim.

Bilinen şudur ki; tedavi doğru uygulandığı müddetçe size istediğiniz sonucu verir. Ne umursamazlık ne de baştan savma davranışlar bizleri doğru yola çıkarmayacaktır çünkü hayat yanlışlarla bezeli olmasına karşın, bile bile yapılan hataların affedilmediği çetin bir mertebedir.

Yaşantının altın yaldızlarla süslenmiş tahtına kıçını değdirmek istiyorsan her şeyden evvel o kıçı kollamayı bileceksin.

Ne yazık ki parmaklarımın altında dikkatsizlik sonucu keskin bıçağın darbesine maruz kalmış ve ziyadesiyle açık yaraya sahip kol dururken, iğnem yanlardan sarkan - pıhtılaşmış kanların himayesindeki - deri parçalarını dikkatle birleştirmek adına bir o yana bir bu yana batma suretiyle hareketini sürdürürken dün akşam üzeri rotasından şaşmış hayatım hususunda atıp tutmak pek de akıl işi değildi.

Nöbetim gereği günün ilk ışıklarına dek oradan oraya koşturuşum kısık gözlerimin görüş alanını daha da azaltıyordu ancak şikayet etmek yerine işime odaklanmam gerektiğinin farkındaydım.

İğneyi son kez derilerin arasından geçirip arta kalan ipi kesmek için makasa uzandığım sırada, dakikalardır omzunu duvara yaslamış-işi gücü yokmuşcasına- beni izleyen arkadaşımın serzenişlerinin bilmem kaçıncısını işitiyordum. "Taehyung!" diye inildedi. "Lütfen, konuşalım."

Sabrımın sınırlarında dolandığımın bilincinde olmasına rağmen hala neden üstüme geldiğini cidden anlamıyordum. Oysa bana isteğini sunduğu ilk seferde onu tatlı bir dille uyarmış, konuşmak istemediğimi sesimin tınısını yumuşak tutacak şekilde anlatmıştım fakat yakın arkadaşların en katlanılmaz özelliği, ısrarcılıklarıydı.

Evet, her daim yanımızda durmaya dair gizli bir antlaşma imzaladığımız gerçeği vardı - arkadaşların akıllarında tuttuğu bir kurallar silsilesinin varlığına inanıyordum - bu denli sık boğaz etmeleri abartıya kaçıyordu.

Yine de sakin kalmayı deneyecektim; gazlı bezi dikiş attığım yaraya tüm kısımlarını kaplama suretiyle yerleştirirken, hatta kenarlarını bant yardımıyla atmayacak düzeye getirirken, hatta ve hatta hastama ağrı kesici alması gerektiğini ve dikişlerinin kontrolü için iki hafta sonunda hastanemize uğramasını söylerken oldukça sakin ve dingindim.

Ancak Jimin iflah olmaz bir fahişeydi, adımı yinelemekten vazgeçmesi Yoongi'yle üç gün gibi kayda değer bir süre boyunca sevişmemesiyle eşdeğerdi; yani imkansız.

"Susacak mısın artık? Zırvalıklarını kendine sakla." Kullandığım malzemeleri temizlenmesi adına metal tepsiye yerleştirdiğim sırada uykusuzluktan şişmiş gözlerimi arkadaşımdan uzak tutuyordum. Çünkü o minik orb*larını kırpıştırdığı vakit hiçbir şahıs karşısında iradesini koruyamazdı.

Fahişe olduğunu söylemiştim, değil mi? Aslında fiziksel sürtüklükle uzaktan yakından alakası yoktu Jimin'in, o duyguları baştan çıkaran fahişe kılıklı bir adamdı. Bu yüzden söylemlerine yeniden başladığında görmezden gelmek durumundaydım ancak kalabalık ortama aldırmaksızın hamilelikten bahsedince şalterlerim attı. "Tanrım, Jimin. Kendince vardığın kanıyı herkesin duyması gerekmiyor. Yalvarırım siktir git."

İ𝖓𝖈𝖔𝖒𝖕𝖊𝖙𝖊𝖓𝖙Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin