-11- (M)
Virüsler; herhangi bir organizmanın içinde, ondan faydalanarak gerekli işlevlerini sürdürebilen ancak tek başlarınayken cansız bir varlık olmaktan öteye gidemeyen, canlı olmayan lakin canlılığın eşiğinde bulunan varlıklar diye tanımlanır.
Bu bilgiyi öğrendiğim vakit virüsleri kendimle öylesine bağdaştırmıştım ki ders boyunca sadece karaladığım defterime bakarak edindiğim gerçekliği özümsemekle uğraşmıştım.
Hatırlıyorum; Hanna'sız ve babamsız ne işe yaradığım hususunda kafa patlattığım geceler penceremden süzülen ay ışığının göz yaşlarıma vuruşunu, rüzgarın ıslak dudaklarımı nasıl da kuruttuğunu ve sonunda dayanamayıp çıplak ayaklarımla Hanna'nın odasına varışımı, yatağının sıcağında dinlenirken gördüğüm rüyaları...
İşte tam bu nokta virüse benzeyişimin imarelerini taşıyor çünkü ıssızlığımı inim bellemiş, yalnızlığıma sokulmuşken yaşamsal faaliyetlerinden arınmış bir varlığı karşılıyordum oysa Hanna'nın yamacına kıvrıldım mı gerçek anlamda yaşayabilen bir canlıya dönüşüveriyordum ve şimdi araba sakince hareket ederken, Jungkook bacağımı sürekli sallayışımın dikkatini dağıttığını belirterek elini dizime yaslamışken belki de virüs değil, doğru anı yakalamayı başaramamış bir insan olduğuma ruhumu inandırabilirdim.
Oysa hırpaladığım ruhum bana inanmayabilir, şiddetli itirazlarını törpülediği tırnaklarını kalbime geçirmek suretiyle gösterebilirdi ancak arabanın sıcak havasından bunaldığımdan kıyıkladığım cam dolayısıyla ılık esintiler içeri süzülürken ve saçlarımı dağıtırken, sakin bir müzik çalmayı hiç kesmemişken, başımı çevirdiğim an sevdiğim adamın yüzüyle bütünleşebiliyorken yüreğim parçalansa dudaklarımda asılı kalan gülümsemeden ötesini anımsayamazdım ömrümün gerisinde.
Bildiklerimi, inandıklarımı bir kenara koyup anın getirilerini avuçlarımda toplamak istiyordum çünkü geçen on gün boyunca Jungkook yamacıma sokulduğu halde ona sahip olamamanın acısını yoğun ızdırap duygusuyla beraber iliklerime değin akıtmış, vuslatın uzaklığını açtığım kollarımla dahi ölçememiştim.
Değişen müzikle birlikte endişelerimi halının altına süpürmenin asıl yapmam gereken eylem olduğunu anlamıştım, tatlı tını ve her gün duyduğum dilden farklı bir dille bütünleşmiş sözler yıllardır dokunamadığım noktaya sol anahtarının tepesini değdirmişti, huzurla iç çekerken şarkının sözlerini bilip dudaklarımı ezgiye uygun şekilde hareket ettirebilmeyi diledim fakat gözlerimi sıkıca yummaktan ötesine gidemesem de parmakların piyanonun tuşlarına değil, hücrelerime bastırıldığı hissiyatını tadabiliyordum.
Yavaşça, ürkütmemeye özen göstererek soğuk ellerimi, Jungkook'un dizimde ısınmış ellerine sardım ve "Şarkı Çince mi?" diyerek konuşma başlatmaya çalıştım. Önce bir süredir onunla muhabbete girmekten kaçındığımdan afalladı, böyle bir girişimde bulunmamı beklemiyor olacak ki küçük ağzı, dişlerini açığa serer halde aralanmıştı ama parmaklarımı avuç çizgilerini takip eder şekilde oynatınca kastığı bedeni usulca gevşedi ve dudakları tebessümün önderliğinde askıda kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İ𝖓𝖈𝖔𝖒𝖕𝖊𝖙𝖊𝖓𝖙
FanfictionBen, Kim Taehyung, beceriksizin tekiydim. Doktorluk yapamıyordum, eşim ile başa çıkamıyordum, dans edemiyordum fakat hamile kalabiliyordum. *Tamamlandı. ! Angst değil ! Bu hikayenin yazarı 'nonkonformist' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendis...