-30-/Özel Bölüm

345 23 0
                                    

-30-/Özel Bölüm







"Kaybettiğin havuç hakkında konuşmayalım." dedi beyaz tavşan. "Günün sonunda bir sürü havuca sahibiz, onları kemiriyor ve sohbet ediyoruz. Eğer en sevdiğim havucu saklamak için gömdüğün yeri unutmasan, başka bir havuç aramayacak ve bu bahçeyi bulamayacaktık."

"Ama o en sevdiğindi."

"Evet, o benim en sevdiğimdi. Çünkü o havucu sen bana getirmiştin. Ama bak, yanımdasın ve kemireceğimiz onlarca havuç var. Üzülme."

"Taenie, gri tavşan üzülmesin. Beyaz tavşan onu affetmiş." Masal kitabını kenara bırakıp çorba kasesini Yumi'nin önüne ittirdiğim vakit güzel kızım dudaklarını büzerek sızlanmıştı, kahvaltısını babasıyla yapmaya alışkın olduğundan yemek yemekten kaçınıyordu, okuduğum masal dahi onu ikna etmeye yetmemişti; oysa Yoongi'nin yayın evinin çıkardığı çocuk kitaplarını seviyordu, geceleri Jungkook sabahları ise ben hayalgücünün gelişmesine katkı sağlayacak bu tür anlatıları kızımızla paylaşıyorduk. "Bebeğim, çorbanı bitirir misin?"

Kaşığı kaseye daldırdı ve karıştırdı, vereceği cevabı tasarladığını anlayacak kadar iyi tanıyordum Yumi'yi çünkü genelde Jungkook'u taklit ediyordu boyundan büyük işlere kalkışırken, kızımız iyi bir gözlemciydi. "Taenie." dedi ışıldayan irislerini ortaya sererek, kaşığı masaya bırakmış ve peçeteye uzanmıştı. "Babamı bekletemeyiz, çorbamı sonra da içebilirim."

Saati kontrol ettim, yeterince vaktimiz olması bir yana erken gidip eşimin istediği ortamı sağlayamazdım. Jungkook
yıllardır minimal hayatımızdan şikayetçiydi, belli kişileri kabul ettiğimiz sosyal yaşantımıza yeni yüzler dahil etme hususunda istikrarlı adımlar atıyorken onu engelliyordum; ballarına taptığım kocamın beni arkadaşlarıyla tanıştırma arzusunu bir şekilde geçiştirmeyi başarıyor, endişelerimi uygun bir dille anlatmaya çalışıyordum lakin Jungkook haklılığını öne sürerek ısrarlarından vazgeçmiyordu.

Evet, çoğu şey değişmişti: Eşcinsel evlilik yasallaşmış, genleri değiştirilen nesil sayesinde erkek hamileliği biraz olsun normalleşmişti ya da bizler işimize geldiği gibi davranıyorduk, olumlu yönleri ele almak kolaydı.

Yumi'ye hamileyken Jungkook'un yokluğuna odaklanmıştım, gidişine yaktığım ağıtlar kulaklarımı tıkamıştı, onun ballarını göremeyeceksem, orblarımı esir almış bulanıklıktan kurtulmak önem arz atmiyordu.

Şimdi arkamdan konuşulanları duyuyordum, yargılayıcı bakışlar dikkatimi çekiyordu, dünyanın düzenini bozduğumuza dair yapılan yorumlar ise haberlere bile yansımıştı.

Kızımın ve kocamın elini tutup, şişkin karnımla insanların arasına karışmak mantığımı zorluyordu ve mutluluk olgusu tüm duygularımın ötesine, Jungkook'un geri dönüşüyle, kızımı kucağıma almamla, beraber yerleşmişti; üzülmeye, üzülmelerine katlanamazdım.

"Yumi, babanı bekletmek istemiyorsan çorbanı hızlı bitir. Bu sırada ben de işlerimi halledeceğim." İnadımı kıramadığını fark ettiği an dolu gözlerini kasesine indirdi, zihin gücüyle masadakileri ortadan kaldırmayı umduğunu biliyordum.

Yumi inatçıydı ve takıntıları üst düzeyde seyrediyordu; babasının boynuna sokulmadan uyumaz, haftada bir Jimin'in pişirdiği muhallebiyi yemezse canımıza okur, Hoseok ile yaptığı telefon görüşmelerinde beraber söyledikleri şarkıları kaydeder ve tekrar tekrar dinlerdi.

Jungkook, "Senin gibi takıntılı." demişti Yumi hakkında. Ardından kurduğu cümlenin yanlışlığını fark ederek, "Bizim gibi takıntılı." diye fısıldamış, ikimizin de dudaklarının kıvrılmasına neden olmuştu; Hanna'yı hatırlamıştım, Jungkook'un zihni Yibo'ya kaymıştı ve yaşadıklarımızı, acının boyundurluğunda, sessizliğe sarmıştık.

İ𝖓𝖈𝖔𝖒𝖕𝖊𝖙𝖊𝖓𝖙Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin