-6-Bir ameliyat masasında yatıyorum, göğsüm baştan başa yarılmış. Göğüs kafesimi oluşturan kemikler bağlantı noktalarından ayrılıp iki yana serilmiş durumda, sert yüzeylerinde kusursuzluğuyla aklımı oynatmama sebebiyet verecek parmaklar dolanıyor ve darbelerden ötürü oluşan her çatlaktan dışarı taşmış ilikleri sanki bir kremmişçesine kemiklerin etrafına yayarken eldivensiz elleri bu sefer açık hedef haline getirdiği kalbime ulaşıyor. Uzun tırnaklarını yüreğimin çeperinde hissediyorum, incecik zarı önce kavratıyor sonra yukarı kalkmış kısmı çekiştirmek suretiyle kaslı yapıyı zarın egemenliğinden kurtarıyor.
Tırnaklarının arasına dolan kan, benim kanım.
Avuçlarında atan kalp, benim kalbim.
Jungkook; hissettirmeden, can çekişen ruhumu okşayarak, pişmanlığın ziftine bulanmış kalbime ulaşmakla kalmayıp onu sadece kendine ait kılıyor ve dudaklarımız ayrıldığı andan itibaren alnıma dayadığı alnı dolayısıyla ıslak, pembe uzvuma çarpan nefeslerinin fısıldadığı yemini, kanımla şahlandırmaktan geri durmuyor. İsmim damlıyor keskin çenesinden, "Taehyung." dedikçe gözlerime oturmuş gözyaşları fokurduyor, birkaçı yer çekimine yenilip gömleğimin yakasını nemlendiriyor.
Ufak hıçkırığım da serbest kalınca bedenlerimizi bir titreme alıyor ve zaman büküldüğü yerden kırılarak içinde bulunduğumuz anı, bitik mürekkepli kalem yardımıyla tarihin tozlu sayfalarına işliyor.
Jungkook ayakkabısının ucunu benimkine dokundururken omuzlarına sardığım kollarımı gevşeterek bir adım geriye attım, yapılı vücudu dolayısıyla tenime ulaşamayan rüzgarın büyük bir kudretle belime dolanmasına izin verdim.
Taze kavrulmuş kahve kokusunun yanında, soğuk havanın burun sızlatan kokusunu da soluduğum vakit siktir ettiğim tüm duygular akın akın içime doldu ve sivri kenarlarını nazik ruhuma batırdı.
Gömleğinin yakasını kavramış parmaklarımı can havliyle çözdüğüm sırada kafası kesilmiş tavuk misali etrafta turlayışım üzerine Jungkook tatlı bir kıkırtı bırakmış ve beynimin emirlerine uymaksızın salladığım kollarımdan birini yakalamıştı.
"Hey." dedi, bal damlatılmış orblarını kopmayacak şekilde kahverengilerime sabitlemişken. Hep böyle ılık mıydı bakışları, yoksa ben mi onları kaynatmıştım, bilemiyorum.
Küçücük dudakları bu şekilde mi büzülüyordu günlerdir? Kızgın yağa atılmış bir hamur parçası gibi kıvrılan dudaklarına nasıl karşı koyabilmiştim? Ya kolumu kavrayan parmaklarının muazzamlığına ne demeli? O uzun ve ince çıkıntılar ölümüme sebebiyet verse, zarar görüp görmekdilerini düşünürdüm.
Jeon Jungkook. Tanrı seni boş vaktinde yaratmış olmalı, güzelliğini hiçbir dilde açıklayamıyorum. Öznem, yüklemim, nesnem, dolaylı tümlecim birbirine girmişken adımı yineliyorsun ya, mezar taşımı okuduğunu varsayıyorum çünkü hala ameliyat masasındayım ve kalbim hala korunmasız, avuçların arasında.
"Taehyung, güzelim, içeri gir. Üşüyorsun." demenden evvel baş parmağını sıcaklığı hissedilir kalan dudaklarıma değdirdi. "Hem arkadaşının doğum günü partisini kaçırmak istemezsin."
Dudaklarımı ıslatma ihtiyacıyla dilim dışarı yönlendiğinde parmağını saran ıslak hisle beraber ürperdi, balları öyle bir sıcakla karşılaşmıştı ki tamamen sıvılaşıp göz pınarlarından yanaklarına damladığını görebiliyordum. "Sen?" diye mırıldandım parmağına doğru. "Sen gidecek misin?"
"Ben... Şey.." Ağzında gevelediği kelimelerin cümle halinde önüme serilmesini arzulamadığımı fark ettim. Soruma vereceği olumlu yanıtı işitmektense ilelebet lal kalmasına göz yumabilirdim veya susmayı ilke edinene dek öpüşebilirdik, olmadı ses tellerine aşkın kırmızı tonunu taşıyan mumdan damlatıp parmak izimle mühürleyebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İ𝖓𝖈𝖔𝖒𝖕𝖊𝖙𝖊𝖓𝖙
FanfictionBen, Kim Taehyung, beceriksizin tekiydim. Doktorluk yapamıyordum, eşim ile başa çıkamıyordum, dans edemiyordum fakat hamile kalabiliyordum. *Tamamlandı. ! Angst değil ! Bu hikayenin yazarı 'nonkonformist' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendis...