-6-

2.5K 115 13
                                    

.
.
.
.
.
.

İçeriye girdiğimde hoca "Yeni öğrenci sensin sanırım?" dedi. Kafamı aşağı yukarı salladım "Evet" anlattığı dersi bırakıp bana döndü "ismin neydi?" Gözlük takmış ve ensesinden topuz yapmış hocada tam bi tarihçi havası vardı.

Gülümsedim "Aleda Aksoy" dediğimde hoca dahil herkes garip garip bakmaya başlamıştı, öğrenciler kendi aralarında fısıldaşırken hoca boğazını temizledi "boş bir yere geçebilirsin" dediğinde gözlerimle etrafı taradım.

Ve cam kenarı en arka sırada onu gördüm. Grimsi gözlü çocuk...
Defterinde birseyler karalıyordu ve muhtemelen ben geldiğimden beri kafasını kaldırmamıştı.

Alaz -sanırım arkadaşları ile- orta sıra en arka kısımda oturuyordu. Burağa baktığımda Grimsi gözlü çocuğun bi önünde oturduğunu gördüm.

Tek boş yer orası değildi ama gidip grimsi gözlü çocuğun yanına oturdum. Hoca dersi anlatmaya devam ederken o kafasını kaldırıp göz ucu ile bana baktı.

Beni gördüğünde kaşlarını çattı ve önündeki deftere yeni bi sayfa açıp birseyler yazdıktan sonra bana uzattı. Merakla kağıtta yazanları okudum. Ben tek otururum.
Çantamdan kalemimi çıkarıp kopardığım sayfanın altına yazdım

Yani? Yazıp ona uzattım ve hocayı dinliyormuş gibi yapmaya başladım, Kağıda birseyler yazdıktan sonra, tekrar bana uzatınca yazanları hemen okudum. Yani burada oturma! Yazdıklarına göz devirdim. Burada oturacaktım.

Kağıda başka birşey yazmadım ve bu sefer gerçekten hocayı dinledim. Bi ara kağıda bu bahsettiğim bardaki çocuk yazıp Burağa verdim.

Zil çaldığında gri gözlü çocuğa döndüm, artık ismini öğrensem iyi olurdu "ben Aleda" gülümseyip elimi uzattım. Elimi tutmadı ve bana kısa bi bakış atıp önüne döndü. Elimi indirdim.

Pes etmek yoktu "sen?" Diye sordum. Defterini karalamaya devam ettiğini görünce elinden kalemini aldım. Bana ters ters baktı, bense şirince gülümseyip "sen?" Diye sorumu yineledim.

"Söylersem kalemi geri verecek misin?"
konuşurken gözlerini devirmişti. Sesi çok....

Tatlıydı. yada güzel. Birazda erkeksi. Sanırım onun hakkında hiçbir şeye tam olarak karar veremeyecektim.

Artık ona grimsi gözlü çocuk diyip durmak istemediğim için kafamı aşağı yukarı salladım "Milas. Tamam mı? Rahat bırak şimdi beni." Deyip elimdeki kalemini alarak tekrar bir şeyler karalamaya başladı.

Bense ismine takılmıştım.
Milas... (Medya!)
Yüzünü barda tam olarak göremesemde şu an, kafasındaki kapşonuna rağmen daha net gözüküyordu.

Kemikli yüz hatları vardı ama bu onu nedensizce tatlı gösteriyordu, yada bana öyle geliyordu. Saçları hafif uzun ve dağınıktı ve bu içine daldırıp karıştırma isteği uyandırıyordu.

Buragin önden bize bakarak sırıttığını görünce göz devirdim. Ayağa kalkıp kolundan çekiştirerek bahçeye çıkardım.

"Tamam, dur bi" dedi gülerek. Kolunu bırakıp ona döndüm, ve sarıldım "teşekkür ederim" gülerek beni kendinden cekti "bu kadar yakışıklı olduğum için neden bana teşekkür ediyorsun ki" dediğinde güldüm "okulunu bırakıp buraya geldiğin için şapşik" omuz silkti.

"Eee bahçeye neden geldik?" Aslında kantine inelim diye peşimden sürüklemiştim "kantine gidicektik" kolumdan tutup bu sefer o beni yürüttü "kantin içeride akıllı" göz devirdim.

Kantine geldiğimizde 2tane çilekli süt ve çikolata aldım. 1er tanesini Burağa uzattım "Hâlâ mı çilek aşkıı!" omuz silktim. Çocukluğumdan beri çileğe bayılırdım, çikolatayada öyle. Burak dışarıda kaçarak görüştüğümüz zamanlar hep bana çilekli süt getirirdi, çileği bulamazdı. Yanında çikolatada getirirdi ve bende çilekli sütü kendim içip çikolatayı Uraza götürürdüm.

Olmayan HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin