.
.
.
.
.
.
.
.
.
."Pasta! Pastada muz varmış!"
Arkadan gelen bir sürü uğultulu sesle beraber gelen ses, duyduğum son şeydi.
Yer altımdan kayarken sıktığım ellerimi gevşekttim ve...
boşluğa sürüklendim.Evet. Tam olarak böyle hissediyordun. Sanki yer altından kayıyormuş ve sen boşluğa sürükleniyormuşsun gibi...
Aslında bu hissi çok iyi biliyordum. İnsan her zaman yaşadığı şeyi iyi bilmezdide neyi bilirdi?Evde babamın beni bayılana kadar dövdüğü zamanlar -ki bu her zaman demek oluyordu- bayılırken hissettigim duygu hep aynı olmuştu.
Bir gün o boşluktan geri çıkmayacağımı biliyordum ama o gün ne zamandı?
Belkide Uraz olmasa, o günü beklemek yerine kendi kendimi sonsuz boşluğa bırakırdım.Nasıl olsa hiç denemediğim şey değildi. Kendimi sonsuz boşluğa bıraktığım zaman Uraz daha ben düşmeden tutmuştu elimden 'ben ne olucam?' Demişti 'ben kendimi aşağı bırakamam, çok yüksek, korkarım' demişti...
Bende eline tutunup tekrar yukarı çıkmıştım başka ne yapabilirdim ki? Sanki Uraz öyle söyleyince başka seçeneğim kalıyormuş gibi.
Ama ne farkederdi sanki? Ruhum ölü benim, bedenim yaşasa ne olur?
Hayatım doğduğum gün terketmişti beni, ruhumda yine doğum günümde, 10 yaşımda bırakmıştı beni. Sanki hepsi bana var olmamın kötü bir şey olduğunu söylüyordu, 'doğmamalıydın' diye fısıldıyorlardı bana.
Keşke dedim. Keşke doğmasaydım....
:)Milastan;
Bitmek üzere olan kitabımdan telefonun melodisi ile ayrılmak zorunda kaldım. Kaldığım yere ayracımı yerleştirdikten sonra yataktaktan kalkıp komidinin üzerinden telefonumu aldım.
Annemin aramasını yanıtladığımda annemin her zamanki gibi yorgun sesi geldi kulağıma "Bebeğim?" Kendimi gülümsemeye zorlayıp sesimi olabildiğince mutlu tutarak cevap verdim "efendim anne?"
Aynada saçlarımı karıştırırken annemin yanına gelen bir diğer kişi ile konuşmasını bitirmesini bekledim "ah, iki saniye bekletmem gerekti. Akşam eve geç gelmem sizin için sorun olurmu bi tanem?" Bu sefer cidden gülümsedim "aslında sorun olur desem ne dersin merak ediyorum ama sorun olmaz annee"
Annemin kıkırdadığını işittim "tamam bitanem, öptüm ben. Kapatmam gerek" kısık bi sesle "Bende öptüm. Bay bay" dedikten sonra telefonu kapattım. Annemi çok uzun zaman sonra böyle neşeli görmek beni mutlu eden nadir şeylerden biriydi.
Kapımı açıp başımı dışarı çıkardım "Mert! Annem geç gelecekmiş haberin olsun" dedikten sonra geri odaya girdim. Koşarak bu tarafa doğru gelen ayak sesleri ile ofladım. Mert kapıyı alacaklı gibi çalmadan pat diye açtı. "Arkadaşlarımı çağırabilir miyim?"
Göz devirdim "Kapıyı çalmayı ne zaman öğreneceksin acaba!?" Oflayıp çıktı ve kapıyı tıkladı "gelme!" Dedikten sonra içeri girip yanıma geldi "ne fark etti şimdi?" Ona mal mısın sen bakışı attım "gelme dedim?" Omuz silkti "yani?" Ah! Kime anlatıyorum ki!?
"Çağıriyimmi?" Bana masum masum bakmaya çalışırken suratına bi tane geçirdim ve güldüm "lütfen sen bakma şöyle" ben hâlâ gülerken o somurttu "Of abi ya" gülmemi zar zor durdurup tekrar ona döndüm "kimi çağıracaksın acaba?" Mertin çok arkadaşı yoktu zaten, durduk kere kimi çağırcaktı şimdi?
"Ya abi işte Uraz var ya. Geçen telefon almış bana mesaj falan attı, bebekken karışmışlarmı ne olmuş tam konuşamadık. Bide bunlar bizim yan evde oturuyorlar artık. Mesaj atıyım gelsin işte, konuşuruz biraz olmazmı?" Kaşlarımı çattım. Yan evde oturuyorlar derken?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olmayan Hayat
ChickLitAbilerim kurgusu! Berbat bir hayatım vardı demek isterdim ama benim berbat denilebilecek bir hayatım bile yoktu. Benim farkım buydu, herkesin hayatında kötü olan bir kısım vardır, oysa benim bir hayatım bile yoktu... Geçmiş yaralıdır, geçmiş her zam...