"Gerçekten seni bir dahaki sergide mi görmek istedi?"
Arkadaşıma her şeyi anlatmıştım. Oda mantıkken anlattıklarıma inanmakta güçlük çekiyordu.
"Evet"
"Oha gerçekten bu bir mucize"
Evet, gerçekten bu bir mucizeydi ve bugün yaşadıklarım rüya değildi. Gerçekti.
"Gerçekten de rüya değilmiş"
Derin bir iç çekişin ardından söylemiştim bu cümleyi.
"Peki ne yapmayı düşünüyorsun? Yani anlatacak mısın kendini"
Arkadaşımın bana bu soruyu sormasıyla derinlere daldım. Gerçekten ben ne yapacaktım? Onunla arkadaş olmasaydım eğer hayatında biri var mı yok mu öğrenip ona göre her şeyi anlatacaktım.
"İnan bilmiyorum, eğer arkadaş olmasaydık her şeyi anlatacaktım. Tabii o zaman hayatında birinin olup olmadığını da araştıracaktım."
Endişeliydim. Hem de çok. Ya bir gün onu tamamen kaybedersem? O zaman ne yapacaktım.
"Sanırım şu an onunla arkadaş olarak kalman daha iyi olur, onun sana olan davranışlarını dikkate alıp ona göre biz de adım atarız."
"Bence de, en mantıklısı bu."
***************************************
Bir gün sonra..."Elif bugün yemekte yine senin sevdiğin, benim sevmediğim bir yemek var"
Gözlerimi devirip, söylendim
"Yine hangi yemek var? Ben gerçekten artık kasıtlı yaptıklarını düşünüyorum ya"
Arkadaşım gülmeye başladı,
"Noldu neye gülüyorsun?"
Ona bu soruyu sormamla daha çok gülmeye başladı.
"Ya şaka yaptım, yüz ifadelerine gülüyorum acayip iyi yapıyorsun"
Umursamaz bir şekilde onu dinlemeyi bıraktım ve yemek sırasına doğru yürümeye başladım.
"Elif! Beni de bekle!"
Onun bu cümleyi kurması, adımlarımı daha da hızlandırmama sebep oldu.
Arkamı dönüp en son sırada olan arkadaşıma bağırdım."Hak ettin!"
Ardından gülerek tabak, çatal ve kaşığı tepsiye koydum.
"Afiyet olsun"
Sağ tarafımdan gelen bu sese oldukça şaşırarak, kafamı çevirdim.
"Sa- sana da"
Bu Can'dı. Yine elim ayağım boşalmıştı, saf saf suratına bakıyordum.
Hayır atmayacaksın. Senin yüzünden anlayacak diyorum, her seferinde bu saçma tepkiyi vermek zorunda mısın? Sakin olsana.
İç sesime bunları haykırırken herkes bana bakıyordu, sıradaki herkes bana bağırmaya başladı.
"Elif, eğer şimdi ilerlemezsen linç yiyeceksin"
"Ha? Haaa şey oldu, belim tutuldu, kramp girince on-"
"Ablacım yürüsene ya, açız burada!"
Ne? Ablacım mı? Amcaya bak sen, benden büyük olduğu halde bana söylediği kelimeye bak "ablacım"
"Ne, ablacım mı? Sen benden yirmi yaş daha yaşlısın ben sana amca diyor muyum?" Amca "?
Derin bir sessizlik oluştu. Ve bende yürümeye başladım.
" Ha hahaha bu iyiydi"
Can'dı gülen. Onu ilk kez kahkaha atarken görmüştüm.
"Allah aşkına görmüyor musun, bana hitap ettiği şeye bak. Sinirlendim ya"
"Sen zaten kapak bir cümleyle ona cevap verdin. Utandı gidiyor bak hahaha"
Gerçekten de gidiyordu. Çok üzmüş olmalıydım.
"Aaaa gerçekten de gidiyor" diyip gülmeye başladım.
"Alem kızmışsın"
Sen demeyene kadar değildim.
"Öyleyimdir" diyip gülümsedim
"O zaman tekrardan afiyet olsun, beni güldürdüğün için de teşekkür ederim. Zor gülerim ben."
İki kat mutlu olmuştum. Sonuçta zor bir şeyi başarmış, onu güldürmüştüm.
"İşte buna sevindim, sana da afiyet olsun" diyip kocaman gülümsedim ve ayrı ayrı masalara dağıldık.
"Elifffffff!!"
Heh bende nerde kaldı benimki diyordum.
"Sen sormadan ben anlatayım, evet o bana afiyet olsun dedi, bende kaldım mal gibi sonra Elif ilerlersene dedi, bende belim tutuldu dedim sonra arkadan bir çocu-"
"Ayyy bu sana yürüyor mu şimdi"
Yok koşuyor.
"Ya saçmalamaz mısın, beni fark edince afiyet olsun demek istemiş sadece, abartma bi"
Allah'ım bu kız neden böyle? Şimdi de ona dik dik bakıyordu.
"Kızım bakmasana ya dik dik" diyip cimcik attım,
"Ya ne acımasızsın, canım yandı burada"
"Sen biraz daha bakmaya devam edersen daha çok canın acıyacak" dedim sinirle. Bunu dememle önüne dönmesi bir olmuştu. Ardından yemeklerimizi yemeye başladık.
"Elif şunlara bak"
Melda'nın yine ona baktığını anlayınca söylenmeye başladım.
"Ya sana bakma dedim? Niye bakıyorsun? Dikkat çekeceksin."
"Elif görmeni istemezdim ama bakmak zorundasın önemli bu, bir bak"
Onun bunu söylemesiyle işkillendim ve baktığı yöne kafamı çevirip bakmaya başladım. Gözlerime inanamıyordum. Can, bir kızla birlikte masada oturuyordu ve ikisi gülüyorlardı. Kız en sonunda Can'ın elini tutmuştu.
"Elif, iyi misin?"
Donakalmıştım. Sadece izliyordum.
"Tamam, kalk gidiyoruz. Elif kalk dedim!"
"...."
"Elif kalksana!"
Korktuğum şey başıma gelmişti. Can'ın sevgilisi vardı. Benim hak etmediğim bir şeyi, başkası hak etmişti...
Biraz önce bana, ben zor gülerim diyen çocuk, şimdi kahkahalarla gülüyordu.
"Gidelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'da Bir Gülümseme
Dla nastolatków054********: Ne zaman anlayacaksın beni? 054********: Ne zaman seni her şeyinle çok sevdiğimi anlayacaksın? 054********: Ne zaman göreceksin beni sevdiğim? 054********: Söylesene, bu seni seven gönlü ne zaman hissedeceksin? Ay'da Bir Gülü...