"Ece!"
Can'ın sesini duymamla Ece'nin kolunu bırakmam bir oldu. Kafamı Can'a doğru çevirdiğimde Can, Ece'ye büyük bir sinirle bakıyordu. Ece, Can'ın yanına gitmek için adımlarını hızlandırdı. Ben dahil yemekhanedeki herkes Can'a bakıyordu.
"Ece sen ne yaptığını sanıyorsun?!" dedi Can büyük bir öfkeyle. Onu ilk defa bu kadar öfkeli görüyordum. Ona o kadar tokat atmıştım, ama bana bile bu kadar öfkeli bakmamıştı.
"Ne yapmışım, o hadsize yapmam gereken şeyi yaptım" Ece'nin bunu demesiyle, "Sen kime hadsiz diyorsun?!" diyip, büyük bir sinirle adımlarımı onun üzerine gitmek için hareketlendirdim, beni kolumdan tutarak durduran kişi Melda oldu.
" Elif, sakin ol. Can'da sinirli, şu an karışmamalısın" Melda'ya hak vererek adımlarımı durdurdum.
"Birincisi, laflarına dikkat et! İkincisi ise sana, bana karışma hakkını kim veriyor? Kiminle arkadaş olup olmayacağımı sana mı soracağım?!"
Can'ın sözlerini büyük bir hayretle dinledim. Can benim tarafımda mıydı?
"Can nasıl bana bunları dersin... Ben sad-"
Ece cümlesini bitiremeden Can konuşmaya başladı.
"Bunu dışarıda konuşacağız! Gel benimle!"
Ardından Can, Ece'nin kolundan tutarak dışarıya çıkardı.
Bende onların peşinden gitmek için harekete geçtiğimde, Melda arkamdan seslendi.
"Elif beni de bekle!"
Ben Melda'yı beklemek için adımlarımı durdurduğumda, o çoktan yanımdaydı.
"Bakıyorum da iyi alıştın bir yerlere bensiz gitmeye" dedi alınmış bir tavırla.
"Allah aşkına beceremediğin tribini sonra at, hadi gidelim." diyip yürümeye başladım.
"Çekirdek alayım mı, sen böyle kaoslu durumlarda seversin" dedi alaylı bir şekilde.
"Melda, zaten sinirim tepemde inan bana, senin yerinde olsam şu an bana hiç bulaşmazdım." dedim ciddi bir ifadeyle.
"Of ya azıcık gül diye yaptım"
Melda'ya umursamaz bir bakış atıp, konuştum. "İnanayım mı?"
"Şüphen mi var?" dedi sinirle. Onu sinirlendirmem gerekiyordu ve sinirlendirmiştim. Ben bu duruma hafiften gülerken, o sıra onları uzaktan gördük. Bizi göremeyecekleri ama seslerini duyabileceğimiz bir yere geçtik. Ardından onları dinlemeye başladık.
"Oha, baya baya kavga ediyorlar" dedi Melda.
"Zaten kavga etmek için Can Ece'yi getirdi buraya, neye o kadar şaşırdıysan" dedim sessiz bir şekilde
"Çok biliyorsun sen, iyi dinle şunları"
Melda'ya umursamaz bir bakış atıp dinlemeye başladım. Fakat seslerini tam iyi duyamıyorduk. Tartışmanın sonuna kadar hiçbir şey duymamıştık ta ki son cümleye kadar. Tartışmanın sonunda Ece bağırarak "O kız benden daha mı önemli" dedi. Tek duyduğum bu cümleydi. Can, hiç düşünmeden cevap verdi. "Evet, çok önem verdiğim bir arkadaşım!?, Oldu mu, duymak istediğin bu mu!?"
Can'ın kurmuş olduğu bu cümle, beni de Melda'yı da şok etti. Aklımda iki düşünce birbirini kovalıyordu: Ben gerçekten de Can için önemli miydim? Yoksa Can, Ece'ye inat olsun diye mi benim önemli olduğumu söyledi?
****
''Hava buz gibi, dışarıda ne yapıyorsun?"
Eğer garipten sesler duymuyorsam bu Can'ın sesiydi. Sesin geldiği yöne doğru kafamı çevirdiğimde Can'ı görmem uzun sürmedi.
"Ne o bakıyorum da çok şaşırdın? Oturabilir miyim?"
Gerçekten yanımda mı oturacaktı? Onunla ilk yan yana oturmamız ona tokat attığım gündü. O an sinirliyken heyecanımı az da olsa bastırmıştım fakat şu an heyecanıma yenik düşüyordum.
"Tabii ki" dedim büyük bir içtenlikle.
"Bir an oturmama izin vermeyeceksin sandım"
Gülümsedim. Uzun bir aradan sonra içtenlikle gülümsemiştim ona.
"Bu oturak sadece benim değil ya, elbette oturabilirsin."
Verdiğim cevaba oda kafasını sallayıp gülümsedi. Ardından ikimizi bir sessizlik kapladı. Bu sessizliği bozmak adına konuştum.
"Can"
"Elif"
İkimiz gülümseyip kafamızı çevirdik.
"Önce sen söyle" dedi Can kafasını bana çevirirken.
"Valla kusura bakma itiraz edip de 'önce sen söyle' diyemeyeceğim, bu tür şeylerden pek haz etmem" dedim gülerek.
Oda gülmüştü.. O güldüğünde yemekhane de bana demiş olduğu o cümlesi aklıma geldi... "zor gülerim" hemen peşinden de sevgilisiyle güldüğünü gördüğüm o an... Yutkunmaya çalışarak yüzüne baktım. Gözlerimi hiç çekmedim yüzünden... Özlemim hiç dinmemişti... Tabii canımın yanması da...
"Senin kadar açık sözlü birini hiç tanımadım"
Burukça gülümseyip cevap verdim "Evet öyleyim ve bundan da çok memnunum." derin bir iç çekip tekrardan konuşmaya başladım.
"Ece'nin sana anlattığını düşünüyorum ama belki eksik ya da yanlış anlatmıştır diye sana kavgayı kimin başlattığını söylemek istiyorum. Ece geldi masama oturdu, daha çok belasını bulmak için gelmiş gibiydi. Senle benim hakkımda saçma sapan konuştuğu için maalesef kavga ettik. Ama inan ben onun senin sevgilin olduğunu bile bilmiyordum. "
Sevgilin... Can'dan sonra canımı yakan bir diğer kelime buydu sanırım... Sevgilin...
"Açıklamana gerek yok, ben gerçeği biliyorum zaten. Bende seninle tam bu konu hakkında konuşacaktım. Ece adına özür dilerim. Fazla ileri gitti."
"Ha? Yani şey, senin özür dilemene gerek yok. Çünkü senin suçun yok. Bir erkekle bir kadının normal arkadaş olabileceğini bilmemesi onun suçu."
"Teşekkür ederim." Ona kocaman gülümsedim. "Ona sadece bir şans vermek istedim, ama o beni çok yanlış anlamış. Benim hayatıma karışabilme yetkisi görmüş kendinde, bu beni çok sinirlendirdi ve rahatsız etti."
Ben tam cevap verecektim ki tekrardan dudaklarını araladı.
"Ve en önemlisi, bizim arkadaşlığımıza karışma cesaretini bulmuş. Her şey olsa bile bu olamaz. Seninle olan arkadaşlığımıza hiç kimse karışamaz."
"Ya seninle arkadaşlık ilişkimizi bozarsam?" dedim ciddiyetle.
Gözlerini gözlerime dikti, iki saniye boyunca gözlerimin içine baktıktan sonra konuşmaya başladı.
"Buna izin vermem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'da Bir Gülümseme
Novela Juvenil054********: Ne zaman anlayacaksın beni? 054********: Ne zaman seni her şeyinle çok sevdiğimi anlayacaksın? 054********: Ne zaman göreceksin beni sevdiğim? 054********: Söylesene, bu seni seven gönlü ne zaman hissedeceksin? Ay'da Bir Gülü...