Gözlerinin içine bakıyordum. İlk defa. Korkusuzca. Gözlerinde kendimi görüyordum. Evet görüyordum. Ama tüm hayal kırıklığımla. O ise gözlerini çekmiyordu gözlerimden. Bir açıklama beklercesine gözlerini, gözlerime en güzel şekilde kilitlemişti.
"Özür dilerim.." dedim fısıldarcasına.
Ardından biraz daha sesimi yükselterek tekrarladım.
"Çok özür dilerim"
Hala bana bakıyordu. Biraz öfkeli, biraz kırgın, biraz da neden dercesine sessiz bir bekleyişle bakıyordu... Bu bekleyiş, ikimizi de tutsak etmişti.
Bu sessizlikten rahatsızlık duyup konuşmaya başladım.
"Ben gideyim, tekrardan özür dilerim"
Arkamı dönüp gidiyordum ki kolumu tutarak beni durdurdu. Ona doğru döndüm. Kolumu tutan Can'dı ve kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Keskin gözlerini gözlerime dikti.
"Benim ne hissettiğim senin umrunda olsaydı eğer ben şu an ağlıyor olmazdım, ne demek?"
Ne ne ne?! Ben mi söylemiştim bunu? Neler söylediğimi kısa bir an düşündüm, sözlerimi hatırlayıp gözlerimi fal taşı gibi açtım. Ardından kolumu onun ellerinden kurtardım. Şimdi ne yapacaktım? Ona kendimi açıklayamazdım.
"Şey, yani ben ağlıyordum ya, hiç neden diye sormadın ondan"
Ne? Elif sen ne saçmalıyorsun, zaten sana nasıl olduğunu sormak için seni çağırdı ya.
"Zaten seni merak ettiğim için seni çağırmıştım."
Of ben ne yapacaktım?
"Bak gerçekten hiç iyi değilim, sonra konuşuruz, tekrardan özür dilerim" dedim ve arkamı döndüm. Ardından hızlı hızlı yürümeye başladım.
"Elif!"
Can'ın sesini duyduğumda adımlarımı durdurdum.
"Bu tokatın sebebi hakkında bilmediğim bir şey mi var? Neden kaçıyorsun?"
Ellerimi sıktım. Bana, sevgime şans vermeyen Can, sırf onu biri seviyor diye şans vermişti. Baştan sona sebep oydu. Bana kör oluşu. Sadece bana görünmez oluşu.
"Sana bir şey sordum?"
Yavaş yavaş ona doğru döndüm. Ve ağlayarak konuşmaya başladım.
"Açıklamanın da bir zamanı vardır. Sadece o zaman bu zaman değil, o kadar. Senin hayatında senden açıklama bekleyen biri olmadı mı hiç? Ona hemen açıklama yaptın mı? Yoksa kaçtın mı? Eğer açıklama yaptıysan, gel benden açıklama iste, yapayım."
O da zamanında bana açıklama yapmamıştı. Beni bin tane soruyla baş başa bırakıp, engelleyerek kaçmıştı. En azından bunu unutmamıştı. Sevinmeliydim.
"Evet, direkt açıklama yapmadığım, kendimce sebeplerim olduğu için kaçtığım oldu. Ama bu durum farklı."
Burukça gülümsedim. Göz yaşlarımı serbest bırakarak konuşmaya başladım.
"Kendin dedin 'kendimce sebeplerim oldu' diye. İşte o tokatın da bir sebebi var. Vakti geldiğinde öğrenirsin. Ama yine de özür dilerim." dedim ve ağlayarak yurda doğru yürümeye başladım.
**********************************************
"Benim o kızdan ne farkım var söylesene? Ne farkım var?" dedim, Melda'nın omzunda ağlıyordum."Hiçbir eksiğin yok, bu onun körlüğü" diyip oda benimle birlikte ağlamaya başladı.
"Ben ona tokat attım Melda. Tokat. Düşünebiliyor musun, kalbimden bile sakındığım Ay'da Bir Gülümseme'me tokat attım."
"Bende en çok ona şaşırdım ya. Sen ona tokat atarken kızmadı mı sana"
Sinirle Melda'ya baktım.
"O ne diye sinirlenecek acaba?!"
Melda endişeli bir şekilde konuşmaya devam etti.
"Hayır o seni bilmiyor ya o yüzden söyledim yani herhangi bir tepki vermedi mi?"
Uzun uzun derinlere daldım. Benim yerimde başkası olsa o kadar sakin olabilir miydi?
"Aslında kendini tutuyordu. Sakin olmaya çalışıyordu."
"Ama neden?"
Bende bilmiyordum. Kendimi, onu, bilmiyordum. Altı yılımı nasıl heba ettim bilmiyordum.
"O benim elime bir geçsin, hele bir geçsin geberteceğim onu! Altı yıldır neyi bekliyordum ki ben?! Hayırsızdan hayır geleceğini düşünmek benim hatam!"
Gerçekten şu an bende gebertmek istiyordum. Ama tekrar gözlerimin içine baksa, ben tekrar yenilirdim. Bunu da biliyordum.
"Ya hem ağlayıp hem nasıl Leyla olabiliyorsun ya? Bir kolunu tuttu, gözlerine baktı diye onun sana yaptığı haksızlığı unutmuş olamazsın değil mi?"
"Belki de unutmuş gibi yapıp aslında unutmuyorumdur? Ona kızgınlığım ayrı ama unutma ki ben onun ilk defa o kahverengi gözlerine baktım. İlk defa kayboldum. Hem de nasıl biliyor musun? Boğularak. Çünkü acı çekmek benim kaderimde var."
****************************************
3 gün sonra..."Yani şimdi o sergiye gidecek misin? "
Melda'nın bana sinirli bir şekilde sorduğu soruya omuz silkerek cevap verdim.
"Evet, ama gizli gizli bakacağım merak etme, yanına gitmeyeceğim bu saatten sonra."
"3 gündür seninle konuşmuyor değil mi?"
Burukça gülümseyip, kıyafet seçmeye devam ettim.
"Bu saatten sonra da konuşacağını sanmıyorum. Çünkü beni gördüğü gibi kafasını çeviriyor. Muhtemelen ona açıklama yapmadığım için benimle konuşmayı kesti. Ve arkadaşlık bitti."
Bu cümleyi kurarken canım yanmıştı.
"Her ne olursa olsun ben inanıyorum. Bir gün seni görecek, sevgine inanacak."
Ona dönüp kocaman sarıldım, karşılığını aynı saniye almıştım. O olmasa ben gerçekten ne yapardım, bilmiyordum.
"Oyyy hadi bakalım bu kadar duygusallık yeter, bu arada elindeki bu kıyafet güzel. Ona görünmeden dikkatlice git ve gel. Yoksa döverim."
Ona kocaman gülümseyip yurttan ayrıldım. Yolda ağır adımlarla yürürken, altı yıldır yaşadığım şeyler aklıma gelmişti. Ona ne zaman mesaj atsam hep engellerdi, doğum gününü ne zaman kutlasam hep teşekkür ederdi. Beni merak etmezdi. En önemlisi onu seven hiç kimse olmadığını düşünürdü.
İç sesimle düşüncelerim savaş halindeyken, ben çoktan okullar arası sanat sergisine gelmiştim. Derin bir iç çekişin ardından içeriye girdim. Kısa bir keşif yaptıktan sonra bizim okulu buldum ve bir duvarın arkasından Can'ın gelmesini bekledim. Beklerken hiç sıkılmamıştım çünkü her resim ayrı dünyalara götürüyordu insanı. Bende buna izin veriyordum.
"Yalnız resimleri oradan net göremezsin"
Can'ın sesini duymamla irkilmem bir olmuştu. Neye uğradığımı şaşırarak ona doğru döndüm.
"Be- ben öylesine geçiyordum geleyim dedim yeni geldim." Yanaklarım neden kızarmıştı?
"Hadi canım, bende yedim. Benden saklanıyorsun işte."
Kaşlarımı çatıp savunmaya geçtim.
"Neden senden saklanayım?"
"Çünkü bende senden saklandım."
Verdiği cevaba şaşırarak konuşmaya başladım.
"Hayır, sen sadece benimle konuşmadın. Yani saklanmadın."
"Yanılıyorsun. Ben senden ve gözlerinden saklandım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'da Bir Gülümseme
Dla nastolatków054********: Ne zaman anlayacaksın beni? 054********: Ne zaman seni her şeyinle çok sevdiğimi anlayacaksın? 054********: Ne zaman göreceksin beni sevdiğim? 054********: Söylesene, bu seni seven gönlü ne zaman hissedeceksin? Ay'da Bir Gülü...