Ben gerçekten de şu an yaşıyor muydum? Yoksa bir rüya mı görüyordum? Gözleri... Gözleri, gözlerimin en güzel tonuydu. Sakindi. Sessizdi. Özlemdi... Öyle bir Özlemdi ki hâlâ doyamamıştım ona. Gözlerine. Heyecanıma...
"Elif abla"
Hira'nın bana seslenmesiyle, Can ve ben hiçbir şey olmamış gibi yerlerimize oturduk. Hira ise sinsice gülüyordu, bu durum onun da hoşuna gitmişti.
"Efendim benim güzelim."
"Beril abla anos yaptı duydun mu?"
Birden endişeye kapılıp Can'a dönüp konuşmaya başladım:
"Can sen anosu duydun mu?" Söylerken Can'a bakmamıştım hem nasıl yüzüne bakacaktım ki?
"Hayır bende duymadım. Hiracım, Beril ablan ne anos yaptı?"
Hira'nın birden gülen yüzü soldu ve dudaklarını büzdü.
"Artık sizin gitmeniz gerekiyormuş ama benim ziyaretime geleceksiniz dimi?"
Oturduğum sandalyeden kalkıp Hira'nın yanına gitmek için doğruldum ve ona kocaman sarıldım.
"Tabii ki de geleceğiz, nasıl olurda seni ziyaret etmeye gelmeyiz?"
Ben Hira ile meşgul olurken, hafif Can'a doğru kafamı çevirdiğimde onun da bana gülümseyerek baktığını gördüm. Can'a ve bana bugün bir şeyler olmuştu, hayır mı şer mi olduğunu ileriki günlerde anlayacaktık.
" Ama ikiniz birlikte geleceksiniz, tamam mı Can abi?" Hira cümlesini bitirir bitirmez Can'a baktı ve göz kırptı.
"Ya senin demene bile gerek yoktu ki? Sen istesen de artık benden kurtulamayacaksın. Seni o kadar ziyaret etmeye geleceğim ki benden bıkacaksın." Can'ın bu cümlesiyle üçümüz de gülmüştük.
Hira ile biraz daha vakit geçirdikten sonra ona veda ettik.
"Yurda mı gideceksin?"
Size daha önce onun yüzüne bakamadığımı söylemiş miydim? Söylemişsem de yine söyleyeyim... Onun yüzüne ben bakamıyorum...
"Evet."
Can biraz düşündükten sonra tekrardan dudaklarını araladı:
"Senin için bir mahsuru yoksa, ya da işin yoksa sana eşlik edebilir miyim?"
Neee!? Yurda gitmem için bana birlikte gitmeyi mi teklif etmişti gerçekten? Ama bu teklif ne kadar doğruydu? İçim acısada, kanasa da onun birlikte olduğu biri vardı sonuçta. O belki bu davranışlarını arkadaşça görüyordu ama karşı tarafın bizi yanlış anlamasına çok müsaitti.
"Şey aslında... Benim bir işim var... Ama geç gitsem de olur." dedim gülümseyerek.
'İşim var sana eşlik edemeyeceğim' diyecektim fakat bu düşüncemi ona söylemekten vaz geçtim. Ben kendimden emindim. Onun hayatında biri olduğunu hiçbir zaman unutmadım ama ben de her zaman bu fırsatı bulamayacaktım. Belki de onu yine son görüşümdür? Ona veda edemediğim günde de aynı böyleydi hayatım. Sanki onu tekrar görecekmişim gibi sıradan bir gündü ama görememiştim...
"O zaman gidelim."
"Gidelim."
****
Bir saat sonra..."Elif senin ateşin mi var?" Melda cümlesini bitirmeye kalmadan ateşim var mı yok mu bakmak için yanıma gelmişti. "Hayır eteşin de yok ama anlattıklarınla benimle anlaşılan dalga geçiyorsun, o yüzden bana programın nasıl geçtiğini doğru düzgün anlat"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'da Bir Gülümseme
Ficção Adolescente054********: Ne zaman anlayacaksın beni? 054********: Ne zaman seni her şeyinle çok sevdiğimi anlayacaksın? 054********: Ne zaman göreceksin beni sevdiğim? 054********: Söylesene, bu seni seven gönlü ne zaman hissedeceksin? Ay'da Bir Gülü...