16. KARA GELİNİ

2.6K 136 40
                                    

''Hadi, çıkıyor muyuz?'' Dediğimde bakışlarını telefondan çekti ve bana dikti. Baştan aşağı beni süzdükten sonra yüzünde beğenmiş bir ifade olduğunu fark etmiştim. Ayağa kalktı ve tekrar bakışlarını yüzüme çevirdi, tutmam için elini uzattı. ''Konağa gitmeye hazır mısın Kara gelini?''

Ne yapmaya çalıştığını anlamak istercesine yüzüne baktım. Tutmam için elini tekrar hareket ettirdiğinde mecburen elimi kaldırarak yavaşça avucunun içine bıraktım. Ellerimiz birleştiğinde yavaşça yere indirdi. Dış kapıya doğru gitmeye başlayınca onu takip etmek zorunda kaldım.

Kaldığımız odadan çıktığımızda da, otelden çıktığımızda da hâlâ ellerimiz birbirine kenetliydi. Otelden çıkınca kapının önünde siyah bir spor araba durdu. Şoför koltuğundan bir adam inerken hemen kenara çekildi. Alp ellerimizi ayırdı, şoför koltuğuna binince mecburen onu takip etmek zorunda kalarak arabanın etrafından dolanıp yanına bindim.

Biner binmez, ''Otelden girip çıkarken dikkat etmeliyiz. Burası bize ait, annemlere haber uçabilir.'' Soğuk bir ses ile konuştuğunda sadece başımı sallamakla yetindim.

Arabayı çalıştırdı, ''Uyuyacaksan uyu, bir-iki saat sürecek yolculuk.'' Deyince yine başımı sallamakla yetindim.

Gece uykumu her ne kadar iyi almış olsam da yapacak başka bir şey olmadığı için mecburen kafamı cama çevirip gözlerimi kapattım.

Bir kaç dakika o şekilde bekledim lakin hiçbir şekilde uykum gelmiyordu. Yine de gözümü açmadığım o esnada araba ani bir frenle durdu. Hızlı gittiğimizden dolayı öne savruldum, başımı tam öne vuruyordum ki bir kol bana engel oldu.

Alptekin, kolunu önüme doğru uzatmış, beni başımı vurmaktan kurtarmıştı. Hemen kendimi geri çekerek kafamı ona çevirdim. "Emniyet kemerini takmak aklına gelmiyor mu senin?" Dedi fazlasıyla sert bir ses ile.

Gözlerimi devirerek emniyet kemerine uzandım. Kemeri çektim fakat gelmedi.

Hayır asla onunla filmlerdeki o klişe sahneleri çekemezdim.

Kemeri sertçe tekrar çekince bir anda elimde kaldı. Ben daha ne olduğunu anlamadan Alp arabayı yavaşlatmış usanmış bir ifade ile bana bakıyordu.

Derin bir nefes aldı, "Nasıl becerdin?" Diyerek önüne döndü. Arabayı daha da hızlandırdığında hemen kendimi savunma hareketine geçtim.

"Ben bir şey yapmadım! Sen kırmış koymuşsun zaten. Hemen bana suç atma." Dediğimde arabayı sağa çekti.

"Arkaya geç." Dedi gözü hâlâ yoldayken. "İyi işte burası," Dememe kalmadan kendi kapısını açtı ve sinirle dışarı çıktı, arabanın etrafından dolanıp yanıma geldiğinde kapımı hızla açıp bileğimi yakaladı. Fazla sıktığından bileğimi çekmeye çalıştım lakin izin vermedi,  o esnada sinirlenip diz kapağımı bacak ortasına savurdum. Biraz sert savurmuş olmalıyım ki bileğimi anında bırakıp iki büklüm oldu.

Onu o hâliyle görünce korkuyla yanına gittim. "Geç lan şimdi içeriye!" Diye bağırınca hiçbir şey demeyip hızla arkaya bindim. Kapıyı da kapattığımda bir yirmi saniye kadar sonra şoför koltuğunu açıp bindi. Gazı bir anda köklediğinde yutkundum. Öyle bir hızlı gidiyorduk ki, diğer arabalara makas attığımızdan bize ard arda korna çalıyorlardı.

İçimden bildiğim tüm duaları okumaya başladığımda o hâlde yaklaşık bir saatlik yola kadar tek kelime bile etmedik. Sonunda koca bir konağın önünde durduğumuzda bahçedeki demir kapı girmemiz için açıldı. İçeriye biz girince kapı tekrar kapandı ve etrafa bakınmaya başladım. Bahçe bayağı bir genişti, sol tarafta kocaman bir çardak ve mangal yapma yeri vardı. Ve daha sayamadığım bir çok şey..

SIRMA SAÇLIM (Düzenleniyor...) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin