23. TERBİYESİZ KUDURUK

3.3K 164 587
                                    


Seksendört - Aklımı Geri Ver

Gözlerimi yavaşça açtığımda ilk önce kuş sesleri karşıladı beni, sonrasında ise yemyeşil ağaçlar. Neredeydim ben?

Uzandığım yerden ayağa kalkıp etrafa bakınmaya başladım. Burası yemyeşil bir ormandı. O esnada bana doğru yaklaşan kelebeği gördüğümde gülümseyerek elimi havaya kaldırdım. Kelebek etrafımda uçuştuktan sonra gelip parmağıma kondu. Sarı kanatları vardı ve bu kelebek gerçekten çok güzeldi. Onların da bir günleri vardı fakat bunu kendi isteklerini yapmak yerine, insanları mutlu etmekle harcıyorlardı. Bu gerçekten üzücüydü.

Burukça gülümsediğimde kelebek parmağımdan ayrılıp burnuma kondu. Gülerek gözlerimi kırpıştırığımda kelebek tekrar benden ayrıldı ve bedenimin etrafında dönmeye başladı. Şaşkınlıkla üzerime bakarken, o an üzerimde bir elbise olduğunu fark etmiştim. Bembeyaz, diz kapaklarıma kadar uzanan bir elbise vardı üzerimde. Elbisenin üzerinde ise türlü türlü çiçekler vardı. Çok tatlı bir elbiseydi.

Gülerek etrafımda döndüğümde kelebek tekrar elime kondu. Dikkatimi kelebeğe verdiğimde bir anda arkama dönüp uçmaya başladı. Kaşlarım çatılırken ben de hemen arkamı döndüm. Kelebek ortadan kaybolmuştu ama onun yerine karşımda üzerindeki sarı tatlı elbisesi ve sapsarı saçlarıyla duran çok tatlı bir kız çocuğu duruyordu.

"Çisem?" Diye sordum şaşkınlıkla. Sesimi duyar duymaz hemen başını kaldırdı. Beni görür görmez yüzünde kocaman bir gülümseme belirirken ben ona hâlâ şaşkınlıkla bakıyordum.

"Ablaa!" Dedi ve mutlulukla bir tur etrafında döndü. Ardından tekrar bana döndü ve, "Beni takip et, bak sana ne göstereceğim" Dedi. Gülerek başımı salladığımda koşarak benden uzaklaşmaya başladı. Ona yetişmek için bende koşuyordum ki, bir anda etrafı büyük bir sis kapladı. "Çisem!" Diye ona seslendim etrafıma bakınırken. Ancak etrafımda sisden başka bir şey göremiyordum.

"Abla, ben buradayım." Dedi bir ses. Hızla arkamı döndüğümde o tarafa doğru yürümeye başladım. Onu tekrar kaybedeceğim korkusuyla öyle hızlı yürüyordum ki, bacaklarım iflas etmek üzereydi.

O anda ayağım bir şeye takıldı ve bir çığlık sesi duydum. Bu Çisem'in sesiydi. Korkuyla etrafa bakınırken sis bir anda dağıldı önümde dipsiz bucaksız bir uçurum olduğunu gördüm. Bu gerçekten korkutucuydu. Peki ya o çığlık? Çisem'ime ne olmuştu? Hemen geri çekildiğinde ayağımın altında ezilen bir çiçeği gördüm. Bu bir, lavinia çiçeğiydi.

Hızla arkamı dönüp oradaki patikaya doğru ilerliyordum ki, arkamdan bir ses, "Abla, kurtar beni!" Diye bağırdı. Neler oluyordu? Hiç bir şey anlamıyordum. Ses uçurumdan mı geliyordu yoksa bana mı öyle gelmişti bilmiyordum.

Yavaş ve dikkatli adımlarla tekrar uçurumun kenarına geldim. O esnada, ''Abla.'' Diyerek ağlayan bir ses duydum. Uçurumdan aşağı baktığımda onu gördüm, Çisemi. Bir taştan tutunmuş, düşmemeye çalışıyordu.

''Beni sen ittin.'' Diye bağırdı. ''Senin yüzünden oldu!'' Dedikten sonra taşa tutunan elini bıraktı. Korkuyla çığlık attığımda ellerimi ağzıma kapattım. Önce gür bir ses yankılandı. Daha sonra ise yerde küçücük görünen, kanla kaplı bedeni. Hıçkırarak yere çöktüğümde uçurumdan tekrar bir ses yükseldi. Titreyen ellerimden güç alarak yavaşça aşağı baktım. Tam da o esnada Çisem'in bedeni yavaşça büzüştü ve bir anda o sarı kelebek oluverdi. Uçurumdan çıkmak için göğe doğru uçuşurken bir anda simsiyah bir kelebeğe dönüştü. Kaşlarım çatılırken o saniyede gece olduğunu fark ettim. Kelebek bana doğru gelirken elbisemde değişen renge bakakaldım. Beyaz elbisem bir anda siyaha bürünmeye başladı. Elbisedeki tüm o çiçekler teker teker bir ateşe dönüşüverdi.

SIRMA SAÇLIM (Düzenleniyor...) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin