20. KADERİN KIRMIZI İPLİĞİ

2.3K 156 55
                                    


"Lan sen ne ara vuruldun?" Dedim sitemle. Vurulmamın üzerinden tam iki hafta geçmişti. Beni hemen yoğun bakıma almışlardı, bir buçuk gün orada kaldıktan sonra odaya alınmıştım. Doktorlar kurşunun kalbime gelmekten son anda döndüğünü söyleyerek ne kadar tehlikeli olduğundan falan bahsetmişti.

Alp, "Matmazel, ikinci kurşunu kim yedi sanıyorsun? " Dedi sarılı sol kolunu incelerken.

Evet ikimiz de vurulmuştuk. Büyük başarıydı.

Sızlanarak bacağımı kıpırdattım, iki hafta geçtiğinden ayağımdaki alçıda çıkarılmıştı.

"Onlar kimdi?" Diye sordum merakla. Öğrenmeye hakkım vardı bir kere, az kalsın geberecektim.

"Şirket ortağı." Dedi Alp bıkkınlıkla. Bir bok anlamamıştım ama bunları daha sonra detaylı sormayı düşünerek konuyu değiştirdim. "Ne zaman gideceğiz?" Diye sordum.

Başını sağa çevirerek bana baktı. Muhtemelen VİP olan odalarda kalıyorduk ki resmen ev gibiydi burası. Yataklarımız da yanyanaydı.

"Bir kaç gün sonra muhtemelen."

Beni günlerce uyutuyorlardı ve bugün ayıltmışlardı. Uyandığımda Alp'in de kolunun sarılı olduğunu görünce annemlere sormuştum. Duyduğuma göre, ben vurulduktan sonra Alp arabayı sürerken vurulmuştu. Neşe hanım annemin aksine günlerce burada kalmıştı. Annem, bir kaç gün gelip gittikten sonra gelmeyi kesmişti. Kapıdaki korumalardan birine sormuştum.

Canım fazla yanmıştı. E bir zahmet kalbimin yanına kocaman kurşun yemiştim yani hem de hâlâ sol göğsüm o kadar uyuşturuculara rağmen sızlıyordu.

"Oof of çok sıkıldım." Diye hayıflandığımda Alp imalı bir şekilde kaşlarını kaldırdı.

Dizini kırarak yatağıma koyduğunda üzerime doğru eğilmeye başladı. Cüretkâr bir tavırla, "Öyle mi dersin?" Dediğinde hemen yerimden doğrulmaya çalıştım. Sıcak nefesi boynuma değiyor, beni çok garip hissettiriyordu. Tam kalkarken yaram sızladığında yüzümü buruşturdum, "Gelme lan üstüme!" Dediğimde yüzümün aldığı hâli görüp yüzünü ciddi bir ifadeye büründürerek yatağımdan kalktı.

"Uyuyacağım ben, şu düğmeleri açsana." Dediğinde gözlerimi büyüterek ona baktım. Hâlimi gören Alp'in dudağının kenarı kıvrıldı. "Hadi lan aç şunu, ben nasıl açayım?" Dediğinde yüzümü buruşturarak, "Tek elinle de açabilirsin, hadi bir dene."

Homurdanarak elini düğmelere götürdü. Onları teker teker açarken benimle göz temasını kesmiyordu. Hani sokakta yürürken bir köpek sizi kovalamaya başlar da sonra kapana kısıldığınızda size saldırmak için atağa geçer ya, tam da onun gibi bakıyordu şuan. Sapık herif!

Sonunda arkasını dönüp yatağına uzandı, "Uyandırma beni." Dedi boğuk bir ses ile. Ardından bana sırtını dönerek derin bir iç geçirdi.

Bende öylece yatakta o pozisyonda bekledim. O kadar çok uyutmuşlardı ki beni, gözümü bile kapatmak istemiyordum artık.

Yavaşça doğrularak ayaklarımı yerdeki terliklere geçirdim. Yavaş hareketlerle ayağa kalktığımda göğsüm acıdığından yüzümü buruşturarak kapıya doğru yürümeye başladım. O kadar saattir hareketsiz yatıyordum ki yere ayak basar basmaz bacaklarım karıncalanmıştı. 

Kapıya geldiğimde yavaşça aralayarak dışarı kafamı uzattım. Ağzım açık bir şekilde etrafa bakındım lakin kimse yoktu. Geri içeri girerek yavaş adımlarla dolaba yöneldim. 

Bu yaptıkları bir tuzak da olabilirdi lakin bundan başka çarem yoktu. Denemeliydim en azından.

Dolabı açtığımda askılıkta hem benim, hem de Alp'in çeşit çeşit kıyafetleri asılıydı. Fulardan tut güneş gözlüğüne kadar vardı. Kıyafetlere bir göz gezdirerek gördüğüm siyah tişörtü elime aldım. Siyah bir ceket ve pantolon da bulduğumda elimde topladım. Siyah spor ayakkabılarını da alıp Alp'i kontrol ettim, hâlâ uyuduğunu görünce tekrar önüme döndüm. Kendi çantamı bulduğumda hemen onu da aldım. Hızlı olmalıydım, Neşe hanım da birazdan tekrar gelmiş olurdu. Gördüğüm siyah şapka ile fuları da aldığımda güneş gözlüğünü de unutmadım.

SIRMA SAÇLIM (Düzenleniyor...) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin